Aleksandr Blak'ın Malta'da genç yaşta ölümünden sonra, Babıali, karısını ve beş çocuğunu koruma altına alır. Anneye toptan bir para verilir. İki erkek çocuğun her birine bir aylık bağlanır. Büyük oğul Edward Blak, öğrenimini Babıali'nin mali yardımıyla Paris'te Saint Barbe kolejinde yapar. Öğrenim yıllarında, Paris'te büyükelçi ve babasının dostu olan Mustafa Reşit Paşa kendisiyle sürekli ilgilenir. 1842'de Edward, ailesinin yanına İstanbul'a döner. O zaman 19 yaşına basmıştır. Türkçe, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca konuşmaktadır. Bu durum ona dışişlerinde görev almanın ilk adım olan Tercüme Kalemi'nin kapılarını açar. Daha sonra İstanbul limanı yönetiminde bin kuruş aylıkla göreve atanır.
1845 Mart ayında annesinin de teşvikiyle, babası gibi şansını gazetecilikte denemeye girişir. Dört yıl süren gazetecilik serüveni, aile içinde yarattığı sorunlar nedeniyle, Edward Blak'ın, Babıali'nin Paris elçiliğinde katiplik teklifini kabul edip 1849'da Paris'e gitmesiyle biter. İstanbul'dan ayrılırken, borçlarını ödememesi yüzünden kardeşleriyle arası ciddi şekilde açılır... Edward Blak Paris'ten kardeşine yazdığı mektupta, Osmanlı yönetiminde gördüğü ilgiyi şu sözlerle anlatır:
"Dostum, meçhulün değildir ki senin Fransız hükümeti, benimse Türk hükümeti tarafından benimsenmemizle kaderlerimiz, çocukluğumuzdan beri, tamamen ayrılmıştır. Her birimiz eğitimimizi, davalarımıza sadakat ve şükranlarımızı sağlayan bu hükümetlerin hesabına yaptık. Sen kolejli başıboşluğu sonucunda İstanbul'a geldiğinde, ben Türkiye'de hizmet kabul etmiş bulunuyordum. Türkler bende, kendilerinden saydıkları ve çok fedakârlıkta bulundukları Aleksandr Blak'ın büyük oğlunu görüyorlardı.
Biliyorsun ki, gazetenin var olduğu dört yıl boyunca, sahip ve müdür, bendim. Biliyorsun ki, yolumuz üzerinde karşılaşmaktan kurtulamadığımız sayısız güçlükle savaşan, herkesle tek ilişkide olan, sorunlardan sıyrılabilmemiz için yol aramakta kafasını her tarata vuran ben oldum. Olaya benim gibi bakmak çabasını gösterirsen anlayacaksın ki, haklarını çiğnemek, sadece kendimi düşünmek, seni kurtulamayacağın sıkıntılara sokmak bir yana, benim durumumdaki bir adamın yapması gerekeni ve bir delinin yapabileceğini yaptım. Gerçekten bizler için, benim Paris'teki Osmanlı elçiliğinin kâtibi, senin de İstanbul'daki Fransız elçiliğinde görevli olmandan daha mutlu ne olabilir?"
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız