2 Ağustos 1914 günü Sadrazam Said Halim Paşa'nın yalısında, Said Halim Paşa dışında sadece Enver, Talat ve Halil Beylerin bildiği gizli anlaşma Almanya ile imzalandı. Özü, Rusya'nın Üçlü İttifak'a karşı savaşa girmesi halinde, Türkiye'nin de buna katılacağı idi. Halbuki Rus-Alman savaşı 1 Ağustos günü ilan edilmişti ki, bu da Enver'in, “ne pahasına olursa olsun”, Türkiye'yi Almanya'nın peşinden sürükleme niyetinde olduğunu ispat eder.
Şayet bundan başka çare bulunamasa dahi Türkiye, “silahlı tarafsızlık” ile Boğazları kapayarak da İttifak devletlerine aynı faydayı sağlayacağını söyleyebilir ve Almanya ile çok daha rahat pazarlık edebilir, zaman kazanabilirdi. Keza ordularını donatmak için talepte bulunabilir ve alelacele Sarıkamış felaketine yürünmezdi. Esasen savaşın ilk haftalarında beklenen çıkartma gerçekleşmemiş ve Enver'in her şevi bağladığı “Yıldırım Savaşı” da Almanları hızlı zafere götürmemişti.
Öte yandan Almanya Marn' da yenilmesine karşın Tannenberg'de Rusların taarruz gücünü yok edip batıda müttefikleri baskı altına almıştı. Yani Türkiye'nin manevra alanı aslında düşünülenden daha genişti ve anlaşmanın imzalanmasına rağmen Türkiye, hazırlıklarını tamamlamadan savaşa girmeye zorlanamazdı. Keza belli bir aşamadan sonra İtilaf güçleriyle de görüşülebilirdi. Ama savaş başladıktan sonra Enver'in görüş alanı, Almanların ısrarları karşısında giderek daraldı.
Bu yazışmalardan anlaşıldığı üzere, Türkiye'nin esas korkusu, Rusya'nın Boğazlar ve Doğu Anadolu üzerindeki talepleriydi. İttihat ve Terakki yöneticileri buna karşı şeytanla bile iş birliği yapacak bir ruh hali içerisine gitmişlerdi. Ve en azından bu tarihe kadar ittifak arayışının, hiçbir masrafa girmeden tarafsız bir Türkiye'nin Boğazlar’ı bloke etmesinden yararlanmak isteyen Almanya'dan değil, Enver Paşa kanadından geldiği açıkça anlaşılmaktadır.
Yorumlar
Kıyamete koşuyoruz
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız