Ebubekir Efendi, Paris sefaretine yeni tayin olan Mehmed Cemil Paşa'nın (ünlü Mustafa Reşit Paşa'nın oğlu) Fransa'ya gideceği vapurda, onunla birlikte İstanbul'dan ayrılır. İki gün sonra uğradıkları Korsika Adası'nda esnafın çoğunun Türkçe bilmesi, Ebubekir Efendi'yi hayrete düşürür (hazırlayan merakediyorum grubu notu: tabi ki bizi de). Dört gün sonra ulaştıkları Sardunya Adası'nda satılan heykelcikler, Ömer Lütfü'nün diliyle 'kesimli put' onları daha çok hayrete düşürecektir. İstanbul'dan ayrılışlarının yedinci günü Marsilya Limanı'na ayak basıp Fransa'ya varırlar. Birlikte yolculuk yaptıkları büyükelçi nedeniyle gemi, yirmi pare top atışıyla karşılanır. Özel faytonlarla gezdikleri Marsilya şehrinin güzelliği; özellikle de yüksek binaları, atlı tramvayları, geniş havuzlu parkları, Ebubekir Hoca ve yeğenini adeta büyüler.
Marsilya'da üç gün kaldıktan sonra Mehmet Cemil Paşa'ya tahsis edilen özel trenle Paris'e varırlar.Ebubekir Efendi, burada da oturup dinlenmez, Türk kavaslar rehberliğinde Paris'i gezip dolaşır, kahvesine ve mermer heykellerine hayran kaldığı kentin ışıklarının gece de yanması, onun diliyle Paris'in sabahlara kadar 'şehr-i ayin' yapması karşısında büyük bir heyecan duyar.
Daha sonra Paris sefirinin yanlarına verdiği rehberle birlikte, deniz yoluyla İngiltere'ye geçip oradan trenle Londra'ya giden Ebubekir Efendi ve yeğeni, İngilizlerden ve Londra'dan, Paris'e oranla çok daha fazla etkilenirler. İngilizlerin 'alaturka' dedikleri sarık, entari ve cüppeden oluşan Osmanlı kıyafeti, her gittikleri çevrede alaycı tebessümlere yol açar. Ama bu iki Osmanlı, bundan gocunmadan ilgilerini, kendilerine gösterilen eşya ve kitaplara yöneltir.
Kaptan Mehmet Paşa'nın rehberliğinde Londra'yı gezen Ebubekir Efendi ve yeğeninin en çok ilgisini çeken şey, eğitilmiş köpeklerin çeşitli işlerde kullanılması ve satılık eşya üzerinde fiyat bildiren etiketlerin bulunmasıdır. Londra'da bir buçuk ay kaldıktan sonra, Osmanlı sefirinin kendilerine aldığı biletle, bir rehber eşliğinde Liverpool limanına giderler. 3 Aralık 1862'de ise Liverpool'dan bir buharlı gemiyle Capetown'a hareket edilir. Artık tek başlarınadırlar. Rehber ve tanıdıkları kimse yoktur. Sadece geminin kaptanı, onların Capetown'a dini bir görevle ve İngiltere hükümetinin de isteği sonucu gittiklerini bilmektedir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız