Bozuk veya kırık dökük tayyareler Eskişehir'deki şimendifer tamir atölyesinde onarılarak kullanılır hale getiriliyordu. Bu uçakların birçoğu keşif görevin de kullanılabiliyordu. Türk tayyarecileri 20 subay (pilot, teknisyen ve yer hizmeti), 10 sivil pilot ve 10 kişi de makinist ve tamirci olmak üzere, topu topu 40 kişiden oluşuyordu. Garp Cephesi'nden iki tayyare bölüğü Yüzbaşı Fazıl Beyin komutasında İsmet Paşa'ya bağlı olarak görev yapıyordu. Ancak tayyare yedek parçası ve tamir malzemesi yoktu. Çoğunluğu yurt dışından gelmesi gereken parçalar, kaçak yollardan İstanbul'daki gizli teşkilat “Felah Grubu” tarafından ve işgalci kuvvetlerin depolarından rüşvet karşılığı temin ediliyordu.
Bu durum Sakarya Savaşı öncesinde öyle bir hal almıştı ki, uçakların bir bölümü kanatlarında kullanılan emayit adlı özel kaplamanın eksikliği nedeniyle yumurta akı ve patatesten yapı lan karışımın sürüldüğü brandalar kullanılarak uçuruluyordu. İlk pilotlardan Sıtkı Tanman da anılarında, Fransız siyaset adamı Franklin Bouillon'un aynı günlerde Eskişehir'deki uçaklarımızı gördüğünde:
“ Ne delice kahramanlık, elbette kazanırsınız azizim! ” dediğini yazıyor.
Sakarya Savaşı'nın kazanılmasından sonra Türk ordusunun elinde keşif ve avcı uçağı olarak kullanılabilen toplam 16 tayyare kaldı. Büyük Taarruz günleri yaklaşırken hızla silahlarını arttırmaya başlayan Türk ordusu artık barış halinde olduğu Fransa ve İtalya'dan birçok askeri malzemeyle birlikte uçak da satın aldı.
O günlerde Erzurum'un tanınmış ailelerinden Hacı Ahmetzâdelere mensup Nafiz Bey, büyük bir fedakârlıkla İtalyanlar' dan 3 uçak satın alarak İstanbul üzerinden kaçak yolla Anadolu'ya getirtmiş ayrıca bir telsiz istasyonunu da yurtdışın dan aldırarak Türk ordusuna hediye etmişti. Nafiz Bey bu uçaklarla düşmanın üzerine ilk bombayı atacak kişiye 200 lira ödül vereceğini duyurmuştu.
Yorumlar
Kurtuluş Savaşı'nın kritik bir parçası aslında
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız