İlk yılbaşı balolarından söz ederken, Yakup Kadri'yi 1929 Ankara'sında bırakmıştık. Yola devam edip 30'lu yıllara geçelim, İstanbul'a gelelim. 2 Ocak 1931 tarihli Son Posta'nın sayfalarını karıştıralım: İstanbul'daki yılbaşı gecesinin bir tür istatistiğini çıkartıyor gazete: Maksimbar'da bin kişi, Tokatlıyan'da 500, Türkuaz'da 500, Tepebaşı'ndaki Gardenbar'da 500, Ambassador, Papağan ve Salon Ruj gibi lokallerde 100'er kişi, diğer küçük barlarda 100 kişi; eder 3 bin, diyor muhabir...
Demek 30'ların İstanbul'unda yılbaşı eğlencelerine katılanların sayısı 3-5 bin imiş! Ama zaman hızla değişiyordu... Yılbaşı baloları da, yapıldıkları mekana, katılanların sosyal seviyesine göre, kademe kademe sınıflandırılarak 'ilgi odağı' olmayı sürdürüyorlardı. Üstelik, gençler de bu işe merak sarmışlardı ve yalnız yılbaşı geceleri değil, her vesileyle balolara gidiliyordu.
Beysan Keyder'in 1944'te yayımlanan 'Sevenlerin Günahı' adlı romanında gençlerin bu ilgisi şöyle aktarılır:
"Maksim salonları genç üniversitelilerin doldurduğu bir neşe kaynağı idi. O gün orada Hukuk 'u bitirenlerin şerefine bir balo veriliyordu. Ferit, balonun kahramanı gibi idi. Caz durmadan çalıyordu. Tangolar, fokslar, slovlar, valsler birbirini takip ediyordu."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız