"Nerede o eski bayramlar" arayışlarının gerisinde, acaba bundan daha renkli sahneler mi vardır? Biraz daha gerilere, el etek öpme, tabasbus devirlerinin yaşlılar dünyasına uzanalım. 18 Kasım 1906'da kutlanacak Ramazan Bayramı için, 15 gün öncesinden, eser-i cedit kâğıdına kamışla, kalemle ve rik'a ile döşenilmiş bir "tebriknâme" yi okuyalım:
Şeref-hulûl eden 'iyd-i sa'id-i fıtrdan dolayı hasseten 'ûbudiyyet ve memlûkiyete düşen resm-i tebrik ve tehniyetin ifâsına müsâra'at ve ehass-ı enzâr-ı füyûzatdesâr bende-i perverdilerini istibkaya mücâseret eyledim. Ol bâbda emr ü ferman hazret-i menlehü'l-emrindir. 31 Teşrin-i evvel 1322 Cezair-i Bahr-i Sefîd Vilâyeti Meclis-i İdare Başkâtibi bende Fevzi"
İstanbul'da ileri gelen bir zâta yazıldığı anlaşılan, Türkçe dört sözcük (eden, dolayı, düşen, eyledim) dışında, yalan yanlış Arapça tamlamalara boğulmuş, içtenlikten uzak bu basmakalıp tebriknâme, o devrin bir yasak savma örneğidir. Böyle yapmacık dillerle birbirlerine hulûs çakan o kuşakların tavrıyla, onların çocukları ve torunları olan bizlerin "Geçmiş bayramınız kutlu olsun!" manasızlığı arasında kalıtımsal bir bağlantı olmadığı söylenemez.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız