Türkler'e karşı oluşan bu geleneksel düşmanlığın kökenine günümüzden bakınca, tarihsel ve psikolojik nedenlerin ağır bastığı kolaylıkla fark ediliyor. Tarihin belirli dönemlerinde her iki gücün de karşısına sıkça çıkan bu "üçüncü ve yok edilemeyen amansız güç"ün neden olduğu korkunun, dünyada başka hiçbir ulusa karşı yöneltilmemiş bir düşmanlık duygusunu pekiştirdiği görülüyor.
Ancak, burada ilginç ve belki de biraz tuhaf olan bir nokta var ki, o da, bu geleneksel düşmanlığı her iki dünyanın da bilinçli bir şekilde kuşaktan kuşağa aktarması ve Türkler'in hâlâ bu ikili tavrın farkına varamaması...
Çıkarların çatışması sonucu oluşmuş düşmanlık
Türkler, binlerce yıl, irili ufaklı çeşitli devletler ve boylar şeklinde Asya'nın ortalarından Avrupa'nın içlerine kadar yayılmışlardı... Bütün bu farklı bölgelerde, onlarla birlikte yaşamış diğer halkların kuşkusuz, bu yaman ve acımasız göçebe savaşçılarla bir biçimde ilişkisi olmuştu. Ancak, halkları ve savaşçıları karşı karşıya getiren en temel ilişki de, çıkarların çatışması sonucu oluşmuş düşmanlıktan başka bir şey değildi... Aslında karşılaştıkları her kültüre kolaylıkla uyum sağlayan Türkler, böylece eski dünyanın belki düşmanı en bol uluslarından biri, hatta ilk sırada yer alanı oldular. Böylesine ilginç bir düşmanlık oluşumunu tarihin en eski devirlerinden bu yana, kesintilerle de olsa izlemek mümkün... Herkesin bildiği gibi bu konudaki birikim öylesine çok ki, giderek "Türk düşmanlığı tarihi"nden, sosyolojisinden, hatta kültüründen bile söz etmek olanaklı bir hale geliyor.
Yorumlar
Bizi çok farklı görmüşler
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız