Fil, zürafa, balina, su aygırı... Yeryüzünün ve denizlerin bu dev yaratıkları kendi ağırlıklarının kurbanı olarak hızla tükenme sürecine girmiş bulunuyor. Aslında bu acı gerçek, doğanın en temel kurallarından bir tanesi... Gerçekten de, Dünya'nın son 500 milyon yıllık evrimine bir göz attığımızda, bütün hayvanların evrimlerinin başlangıcında küçük birer yaratık olduklarını; daha sonra büyüyüp dev boyutlar aldıklarında da yok olduklarını görüyoruz. Bu sürecin en tipik örneği dinozorlar...
Bazı türleri onlarca ton çeken bu dev hayvanlar önceleri boyları birkaç santimetreyi geçmeyen minik yaratıklardı. Ancak, büyüyüp devleştikten sonra çeşitli doğa ve atmosfer koşulları nedeniyle yeryüzünden silinip gittiler. Onlardan daha sonra ortaya çıkan memeliler ise önceleri minyatür birer yaratıktı. 30 milyon yıl içinde büyüdüler ve hatta bazı türleri dev boyutlara ulaştı. Ancak, mamut ve mağara ayısı gibi gelişmiş örnekler de ne yazık ki bugüne kadar gelemedi.
Bütün hayvan türlerinin büyüme eğilimi göstermesinin bir tek nedeni vardı: Bunun kendileri için avantajlı olduğuna inanıyorlardı... Çünkü, ne kadar fazla hacimli olurlarsa o kadar fazla ısıyı stoklayabiliyor ve bunun sonucu olarak o denli az enerji harcamak zorunda kalıyorlardı. Nitekim, cüsseli hayvanlar, göreceli olarak minyatür türlere oranla çok daha az yiyecek ile yetinebiliyorlar. Örneğin, bir filin doyabilmesi için günde yaklaşık 100 kilo bitki tüketmesi gerekiyor. Ancak, bu miktar onun toplam ağırlığının sadece yüzde 3'ünü oluşturuyor. Bir örümcek ise günde aynı ihtiyaçları karşılamak için toplam ağırlığı kadar besin maddesi tüketmek zorunda...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız