Deprem, yer kabuğunda oluşan kırılmalar nedeniyle ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayıldığı bir doğa olayıdır. Hareketli olan yer kabuğu, fizik bilimi başta olmak üzere diğer bilim dalları tarafından da incelenir. Depremi inceleyen ana bilim dalının adı sismolojidir. Sismoloji, depremin nasıl oluştuğunu, oluşan deprem sonucu ortaya çıkan dalgaların nasıl yayıldığını bilimsel metotlar ve ölçüm aletleriyle inceleyen bilim dalıdır. Dünya’nın yapısına baktığımız zaman 70 – 100 km kalınlığında bir taş küre diğer adıyla ‘’litosfer’’ bulunmaktadır. Burada okyanuslar ve kıtalar bulunmaktadır. Litosferin altında ‘’manto’’ adını verdiğimiz genelde katı olan ama bazı bölgelerinde sıvı ortamları da bulunan bölge bulunur. Mantonun altında ise çekirdek adını verdiğimiz demir – nikel karışımına sahip çok sıcak sıvı bir bölge vardır. Manto bölgesinde ‘’astenosfer’’ diye adlandırılmış ya da yumuşak üst manto olarak bilinen bölümde ‘’levha’’lar bulunur. Levhalar konveksiyon akımları nedeniyle oluşan kuvvetin taş kabuğu parçalamasıyla oluşmuştur. Konveksiyon akımlarını en çok radyoaktivite etkilemektedir. Dünya’mızda 10 büyük levha ve çok sayıda küçük levha bulunmaktadır.
Aslında yukarıdaki görsel depremi tam olarak anlatmaktadır. Levhalar hareketlidirler, bu hareket sonucu birbirlerinin altına girerler ve hareketleri ‘’stres’’ adı verilen bir dirence dönüşür. Bu direnç sürtünme kuvveti ile oluşurken, sürtünme kuvvetini aşan levhalar soncu bir hareket meydana gelir ve bu harekete bağlı olarak sarsıntılar oluşur. Eğer bu sarsıntı çok kısa bir zaman aralığında oluşuyorsa bu ‘’şok’’ niteliği taşır. Depremlerin bu şekilde oluştuğu 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından incelenmiştir. Reid’in, ‘’Elastik Geri Sekme Kuramı’’ adını verdiği bu olay, laboratuvarda defalarca test edilerek ispatlanmıştır. Bu kurama dayanarak depremler için; çoğunlukla deprem sırasında fayların esnek geri sekmeleri şeklinde, yani fayın her iki tarafında ve ters yönlü olan titreşimler diyebiliriz.
Depremleri meydana getiren kırıkların üç türü vardır. Bunlar: Eğim atımlı ters kırık, eğim atımlı normal kırık ve doğrultu atımlı kırıklar. Yaşadığımız çoğu deprem eğim atımlı ve doğrultu atımlı kırıklar sonucu meydana gelir. Deprem oldu ve bitti mi? Tabii ki hayır bunun artıcı depremleri de var. Artçı depremler ana depremden sonra meydana gelen, ana depremin şiddetinden küçük şiddetlere sahip artçı sarsıntılardır. Eğer artçı depremlerden biri ana deprem diye adlandırılan sarsıntıdan daha büyükse ana deprem diye adlandırılan sarsıntı öncü sarsıntı olarak adlandırıl. Birde deprem fırtınası var ki dünyadan uzak olsun. Deprem fırtınası; belirli bir bölgede meydana gelen depremler dizisidir. Artçı sarsıntılardan tek farkı tek bir depreme bağlı olarak gerçekleşmemeleridir. Birde insanların sebep olduğu bir deprem türü var onun adı ise ‘’Yapay Deprem’’. Yapay depremler büyük barajlar ve köprüler inşa edilirken yapılan kazıların yanı sıra maden kazılarından sonra da meydana gelebilen yapay depremlerdir. Buna verilecek en acı örnek olarak 2008 yılında Çin’in Sichuan kentinde Zipingpu Barajının çökmesi sonucu oluşan depremi örnek olarak verebiliriz. Depremler sismik dalgaların ölçülmesi sonucunda kesin büyüklüğüne Moment Magnitüd Ölçeği ile ulaşılır. Hissedilen deprem büyüklüğü ise Mercalli Şiddet Ölçeği ile ölçülür.
Depremin yarattığı sarsıntı sonucunda heyelanlar ve çığlar, yangınlar, zemin sıvılaşması, tsunami, seller, gelgit kuvveti oluşabilmektedir. İçerisinde sanırım ne ki bu diyebileceğimiz şey zemin sıvılaşması olabilir. O da şu zaman kadar çok az görünmüştür. Zemin sıvılaşmasında, zemindeki sallantı ile suya doymuş tanecikli yapıların sıklığını kaybetmesi sonucu ortaya çıkan bir olaydır. Buna örnek olarak 1964 yılında Alaska’da yaşanan depremi gösterebiliriz. Bu deprem sonucunda zemin sıvılaşması meydana gelmiş ve pek çok yapı çökmüştür. Çok eski zamanlarda mitoloji olarak depremi İskandinavlar; Tanrı Loki’nin sinirlenmesi sonucunda meydana gelen bir olay olarak adlandırmışlardır. Yunan mitolojisinde ise ne zaman Tanrı Poseidon kendini kötü hissetse mızrağını yere saplar ve bu da depremlere, sellere sebebiyet verir gibi bir inanış vardı.
Günümüze kadar ölçülmüş olan en büyük deprem 22 Mayıs 1960 yılında Şili’nin Valdivia kentinde meydana gelmiş olan 9.5 büyüklüğe sahip olan depremdir. Biriken stresin yarattığı enerji boşalımı olarak baktığımızda ise Alaska’da gerçekleşmiş olan 9.2’lik deprem en büyük enerji boşalım depremidir.
Deprem nedir? Deprem nasıl oluşur? Deprem neden olur? Depremler kaç çeşittir? Depremler hangi alanda oluşur? Litosfer nedir? Manto nedir? Çekirdek nedir? Astenosfer nedir? Levha nedir? Dünya’da kaç adet büyük levha vardır? Amerikalı Reid neyi kanıtlamıştır? Amerikalı Reid’in kuramı nedir? Elastik Geri Sekme Kuramı nedir? Depremler kaç çeşit kırıkla oluşur? Kaç çeşit deprem vardır? Depremler nelere sonuç olur? Zemin sıvılaşması nedir? Günümüze kadar olmuş olan en büyük deprem hangisidir? Günümüze kadar olmuş olan en büyük deprem nerede olmuştur? Günümüze kadar gerçekleşmiş en büyük deprem kaç şiddetinde olmuştur? Enerji boşalımı sonucunu oluşan en büyük deprem nerede olmuştur? Enerji boşalımı sonucu oluşan depremin büyüklüğü en çok kaç olmuştur?
Yorumlar
Depremin büyüklüğü ile şiddeti farklı kavramlardır. Büyüklük depremde açığa çıkan enerjinin hesaplanması ile elde edilir. Mercalli şiddet ölçeği ise depremin çevresninsan eserlerine etkisi ile çevresel etkilerine bakarak saptanır, burada zemin koşulları, inşaat kalitesi gibi faktörler devreye girdiği için subjektif bir değerlendirmedir.
Yaptığınız yorum için teşekkür ederiz. Bu ve benzeri bilgilerinizi içerik yapma alanımızı kullanarak paylaşımda bulunmanız Friendz10 ailesi olarak bizleri çok mutlu eder.
Dünya'daki en yıkıcı afet
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız