Plastikten kumaşa... Hepsi rengini milyonlarca ton pigmentten alıyor... Modern kimya, sürekli yeni pigmentler geliştirerek günlük yaşamın çehresini değiştiriyor. Çevremizdeki renk renk eşyadan ancak bir kısmı doğal görünümünü koruyor. Geri kalanı ise, insan eliyle renklendirilmiş durumda... Sözgelimi, bembeyaz bir kağıt elde etmek için renk açma işlemi yetmiyor; hamura beyaz bir pigment, "titan oksit" katmak gerekiyor. Aynı şekilde, kent kaldırımlarını döşeyen tuğlalardaki kırmızı renk için "bitümlü demir oksit"ten yararlanılıyor.
Binlerce yıldan beri bilinen boyalar ve pigmentler, kökenlerine göre mineral ve organik olmak üzere iki grupta toplanıyor. Titan ya da demir oksit gibi ilk gruba girenler kayalardan çıkartılıyor. Ötekiler ise, 19. yüzyılın sonuna kadar bitkilerden ya da hayvanlardan elde ediliyordu. Petro-kimya sanayiinin doğuşuyla, bunların yerini petrol türevlerinden karmaşık kimyasal tepkimelerle üretilen "organik pigment"ler almış bulunuyor. Böylece, erguvan kırmızısı, artık Akdeniz'de yaşayan venüstarağından (Murex pecten) değil, benzen moleküllerinden hazırlanıyor. Bu sentez renkleri, genellikle mineral kökenli olanlardan daha canlı, ama daha pahalıya mal oluyor ve kolayca solabiliyor.
Trilyonlarca liralık dünya boya pazarını birkaç büyük sanayi grubu paylaşıyor. En önemlileri ise Alman Bayer, Hoechst, BASF ile İsviçreli Ciba-Geigy ve Sandoz... Ama, bunlardan hiçbiri boya malzemesinin tümünü kendisi üretmiyor. İngiltere'deki Tioxyde gibi bazı fabrikaların üretimi, dünya piyasasının talebini en az yüzde 80 oranında karşılayacak düzeyde, yalnızca titan oksit temelli pigmentlere dayanıyor. Gerçekte beyazın kullanımı kağıt, yağlı boya ve plastikle sınırlı kalmıyor. Titan oksit, aynı zamanda tüm plastiklerin, yağlı boyaların pastel tonlarında mükemmel bir matlaştırma malzemesi olarak da kullanılıyor. Bu özel durum bir yana bırakılırsa, uzmanlaşma renge değil, kullanım alanlarına göre belirleniyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız