Anadolu boyacılığının kökeni, Orta Asya'dan getirilen bilgilerle, bu topraklarda bulunan ve ilkçağ'a kadar uzanan bilgilerin sentezine dayanıyor. Ve doğal boyanın değeri, hem bilgi hem de cıvıl cıvıl renklerle bezenmiş eşyalar eskidikçe ortaya çıkıyor.
Gerçekten de, geleneklerin ışığında yol almış Anadolu boyacılığının ustalığını yansıtan bir eşyanın rengi zamanla solmuyor. Aksine koyulaşıyor. Çeşitli bilimsel araştırmalara göre de, boyama amacıyla yararlanılan bitkilerin sayısı yüzü aşıyor. İşte halılarımızı, kilimlerimizi, yük çullarımızı, yazmalarımızı görsel şölene dönüştüren Anadolu doğasından derlediğimiz bir demet boya bitkisi...
Tarih: 6000 yıllık boyalar hala kullanılıyor. Ne zaman renk üretmeye başladık? Lascaux Mağarası'nda 1991 yılında (Dordogne-Fransa), siyahla çizilmiş bizonlar, sarıya boyanmış atlar, kalıpla yapılmış kırmızı el izleri bulundu. Bu keşif, pigmentlerin Cro-Magnon insanı tarafından başarıyla kullanıldığını kanıtlıyor. İnsan Müzesi Tarihöncesi Laboratuvarı'ndan araştırmacı Marie Perpere, bu durumu "İnsan, yaklaşık 30.000 yıldan beri minerallerden birkaç renk üretmeyi biliyor. Sarıdan kırmızıya uzanan dizi, pişmiş ya da çiğ toprak boyasından elde ediliyordu. Beyaz için, bölgeye göre kaolin ya da kalsitten yararlanılıyordu. Siyah ise, manganez dioksitten ya da mineral dışı bir madde olan odun kömüründen yapılıyordu. Atalarımız, bu ilkel resimlerin yüzeye daha iyi yapışabilmesi için, dövülmüş kaya ya da kömür tozuna su, potaslı feldspat katıyorlardı" diye açıklıyor.'
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız