ÖNCELİKLE BELİRTMEK İSTEİRM Kİ AURASI DEĞİL, AURORA'SI.
Güneş Sistemi'nin ne yazık ki ihmal edilen en içteki gezegenini incelemek üzere gönderilen bir sonda, pratikte var olmayan bir atmosfere rağmen gerçekleşen auroral süreçleri nihayet ortaya çıkardı.
Ekim 2021'de BepiColombo sondası Merkür'de elektron ve iyon ölçümleri yaparak bunların hızlandığına dair kanıtlar buldu. Analizler bunun Merkür'ün manyetik alanını içeren auroral süreçlerin bir sonucu olduğunu ve nihayetinde soluk bir X-ışını emisyonu ürettiğini gösterdi.
Bu, auroraların artık her bir gezegende görüldüğü anlamına gelmektedir ve gezegenler arasındaki büyük farklılıklara rağmen aurora üretimi için bir mekanizmanın Güneş Sistemi boyunca evrensel olabileceğini düşündürmektedir.
İtalya'daki Pisa Üniversitesi'nden astrofizikçi Sae Aiwaza liderliğindeki bir ekip, "Burada, enerjik elektronların Merkür'ün manyetosferinin kuyruğa yakın bölgesinde hızlandırıldığı, şafak sektörlerine doğru hızla sürüklendiği ve daha sonra gezegenin gece tarafındaki kapalı manyetik alan çizgilerine enjekte edildiği görüşünü güçlü bir şekilde destekleyen doğrudan kanıtları gösteriyoruz" diye yazıyor.
"Bu gözlemler, Güneş Sistemi boyunca gözlemlenen elektron enjeksiyonlarının ve ardından enerjiye bağlı sürüklenmenin, gezegensel manyetosferlerin yapı ve dinamiklerindeki farklılıklara rağmen aurora üreten evrensel bir mekanizma olduğunu ortaya koymaktadır."
Genel olarak, bu tür bir aurora üretimi için iki şeyin gerekli olduğu düşünülmektedir: bir manyetik alan ve bir atmosfer. Parçacıklar manyetik alan çizgileri boyunca kutup bölgesine doğru hızlandırılır ve buradan atmosfere yağarlar. Burada yüklü parçacıklar diğer atom ve moleküllerle etkileşime girerek, bir kısmını renkli bir ışıma olarak görebileceğimiz elektromanyetik radyasyon yayarlar.
Yüklü parçacıklar çoğunlukla güneş rüzgarından gelir, ancak Jüpiter'in güçlü, kalıcı auroraları çoğunlukla volkanik uydusu Io'dan gelen elektronlarla beslenir.
Ancak Satürn'ün de Uranüs gibi güneş rüzgârından güç alan auroraları vardır. Auroral özellikler 1989'da Voyager 2 tarafından Neptün'de tespit edildi, ancak daha sonra herhangi bir tespit yapılmadı, bu yüzden onları iyi bir şekilde tanımlayamıyoruz.
Mars ve Venüs'ün küresel manyetik alanları olmadığı için auroralarının olmaması bekleniyordu, ancak her iki gezegen de bizi şaşırttı. Mars'ın yüzeyinde, gökyüzünde yerelleştirilmiş aurora lekeleri üreten manyetizma lekeleri vardır. Venüs'te ise Güneş'ten gelen manyetik alanlar atmosferik auroraların tetiklenmesine yardımcı oluyor gibi görünüyor.
Merkür'ün küresel bir manyetik alanı vardır, ancak oldukça zayıftır. Ayrıca Merkür Güneş'e çok yakın olduğu için sürekli olarak radyasyon ve güneş rüzgârı tarafından hırpalanır. Bu yüzden gezegenin gerçek bir atmosferi yoktur; güneş rüzgârı ve mikrometeoroid bombardımanıyla oluşan ince bir ekzosferi vardır. Bu ekzosfer yerçekimsel olarak gezegene bağlıdır, ancak bir gaz gibi davranamayacak kadar dağınıktır.
Bu nedenle, bilim insanları Merkür'ün auroraya sahip olma ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorlardı. Ayrıca bilim insanları, zaman zaman X-ışınlarında parlayan bir yüzeye sahip olduğunu keşfettiler.
Aizawa ve meslektaşları, Merkür'ün çevresindeki elektronları izlemek için BepiColombo'yu kullandılar ve gezegenin manyetik alan çizgilerinde, gözlemlenen X-ışını floresanıyla tutarlı olan alanlarda yüzeye doğru çöken hızlanma kanıtları buldular. Buldukları floresan da bu elektron yağmurundan beklediğimizle tutarlıdır.
Yani, atmosferi olmasa ve küçük bir manyetik alana sahip olsa bile Merkür, yüzeyindeki X-ışını floresan minerallerinde kendine özgü garip Merkür auroraları yaratmanın bir yolunu bulmuş gibi görünüyor.
Kaynak: https://www.sciencealert.com/
Yorumlar
Resmen ayrı bir alem gibi
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız