Araştırmacıların uzun yıllar gereken ilgiyi göstermediği bağırsaklar, "ikinci beynimiz" tarafından yönetiliyor. Sindirim organımız, omuriliğinde bulunandan çok daha fazla, 100 milyon adet sinir hücresi ile çevrili. "Enterik sinir sistemi" olarak adlandırılan bu örgü, giderek daha çok bilim insanını heyecanlandırıyor. Birçok uzmana göre karın bölgesi, kafatasındaki merkezin devamı. Karnımızdaki beyin serotonin gibi ruh hâlimizi belirleyen nörotransmitterleri üretiyor ve psiko-aktif maddelere tepki veriyor.
Karın özerk çalışıyor; kafatasındaki beyne gönderdiği sinyaller, beyinden aldığından fazla. Hastalanıp kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karın da hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor. Sezgisel kararlarımızı bu içsesi dinleyerek alıyoruz. Dünya üzerindeki tüm kıtalar ve kültürlerde, duyguların bedenimizin merkezinde oluştuğu biliniyor.
Bir zorluğun aşılırken "göbek çatlatması",
Sevincin "göbek attırması",
Sinirin "mideye vurması",
Açlıktan "karnın zil çalması" ya da dünyayla "göbek bağı" gibi deyişler bu yüzden olabilir mi?
Irkları, kültürleri ne olursa olsun, sevinç, korku, huzur, ihtiras gibi duyguları, en yoğun olarak nerede hissettiklerini göstermeleri istendiğinde, hemen hemen tüm insanlar karın bölgelerine işaret ediyor, çünkü insanlar bu "karanlık mağarada" bir şeylerin olup bittiğini, karınlarının kendilerine bir şeyler anlattığını, şifreli mesajlar gönderdiğini hissedebiliyorlar. Çok eski zamanlardan beri, meditasyon yapan insanlar, bedenlerinin derinliklerine yolculuğa çıkıyor, burada huzur ve bilgeliği arıyorlar.
Yorumlar
Duyguların mideye etkisi ilginçmiş
çok acayip gerçekten
Gerçekten enteresan bir durum beyin gibi aslında
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız