Anestezi uygulamalarında hayati öneme sahip olan “hava yolu yönetimi” ve “anestezi derinliği” konularında önemli gelişmeler, ilk kez I. Dünya Savaşı sırasında Artur Buedel tarafından ortaya koyulmuştur. İngiliz Geoffer Marshall, fizyoloji eğitimini anestezi bilgisiyle birleştirerek farklı anestezi yöntemlerinin şok üzerindeki etkisini araştırmıştır. O tarihlerde eter, kloroform ve damar yolundan verilen alkol ile spinal anestezi uygulamaları karşılaştırılmış ve farklı ilaçların birlikte uygulanabildiği ilk anestezi cihazı geliştirilmiştir. Damar yolundan sıvıların verilmesi, anestezi cihazı ve anestezi tekniklerindeki gelişmeler ve kan transfüzyonu konusundaki gelişmelerle şok daha iyi anlaşılmıştır.
Kanadalı göğüs cerrahı Norman Bethune (1890-1939), İspanya İç Savaşı’nda ilk kan bankasını kurmuştur. Buna karşın kan transfüzyonunun ve kan bankalarının önemi, ancak II. Dünya Savaşı’nda anlaşılmıştır. Kore Savaşı’nda kan transfüzyonu ilk kez cam şişeler yerine kolay taşınma sağlayan, kırılmayı önleyen, daha iyi karışımın sağlandığı plastik torbalarla yapılmıştır.
Savaş yaralanmalarının % 75’ini uzuv yaralanmaları oluşturur. Bunların 1/3’ünde kemik kırıkları vardır. Kemik kırıklarının teşhisinde, merminin vücuttan çıkarılmasında Alman asıllı Nobel ödüllü fizikçi Wilhem Conrad Roentgen’in (1845-1923) 1895’te X-ışınlarını keşfi çok etkili olmuştur. X-ışınları, İtalya-Etyopya Savaşı’nda ve 1897 Osmanlı-Yunan savaşında kullanılmıştır.
Kemik kırıklarında halen kullandığımız alçılama yöntemi modern anlamda ilk kez Kırım Savaşı’nda kullanılmaya başlanmıştır. I. Dünya Savaşı’nda İngiliz ortopedist Robert Jones (1857-1933) yine Britanyalı ortopedist Hugh Owen Thomas’ın (1834-1891) geliştirdiği splintlerle (uzuv destekleri) uyluk kemiği kırıklarında ölüm oranını % 80’lerden % 20’lere düşürmüştür.
Alman cerrah Gerhard Küntcher’in (1900-1972) 1940’larda uzun kemik kırıklarında uyguladığı kanal içi çiviler, esir Alman askerlerde ABD’li ve Avrupalı doktorlar tarafından görülmesine karşın bu mükemmel teknik Kore Savaşı’na kadar ABD’de hemen hemen hiç kullanılmamıştır. Kanal içi tespit yöntemleri çeşitli modifikasyonlarla günümüzde halen en sık kullanılan uzun kemik cerrahi tespit yöntemlerindendir. Paul Brown, elde oluşan kırıklarda, günümüzde halen sık kullanılan ve Alman cerrah Martin Kirschner’in adıyla anılan Kirschner çivilerini kullanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası komplike uzuv yaralanmalı Rus askerlerinin tedavisi için, Sovyet doktor Gavriil Abramovich İlizarov (1921-1992) kendi adıyla anılan İlizarov tespit cihazını geliştirmiştir. Günümüzde komplike uzuv yaralanmalarında ve uzatma girişimlerinde bu sistem en önemli yöntemdir.
Yorumlar
çok acayip
Savaşlar her şeyi geliştirdiği gibi tıbbı da ilerletiyor
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız