Bu aygıt, basit olarak sekiz kollu bir çarktı. Kollardan her birinin ucunda, tam ortasında ki mil etrafında dönen birer çubuk bulunuyordu. Çubukların bir uçlarında ağırlık vardı, diğer uçları ise eğilip bükülmez bir telle göbekteki sabit raya bağlıydı. Öyle ki teller, uçlarındaki tekerlekler sayesinde bu ray üzerinde kolayca kayabiliyorlardı. Ancak ray, çarkın göbeğinin tam ortasında değildi, işte, tekerleğin dengelenmesini de bu sağlıyordu. Çünkü rayın bakışımsız olması, ona bağlı olan çubukların çark döndükçe itilmesine ve çekilmesine, böylece kolların ağırlık merkezinin sürekli değişmesine neden oluyordu...
Calud, demiri ateşle ve balyoz darbeleriyle yola sokarak güç bela çarkı yaptı. Millerini yağladıktan sonra ona bitimsiz hareketini başlatacak ilk fiskeyi vurdu. Çark uzun süre döndü, fakat çok geçmeden yavaşlamaya başladı. Devridaim makinesi durduğunda, iktidar tutkunu bu mucit, başarısızlığını bir tesviye hatasına bağlıyordu. Sürekli hareket inancından yararlanmaya kalkan sayısız şarlatan çıktı. 1775'te, Kari Elias Bessler, Rus Çarı'nın da yakından ilgilendiği bir devridaim tekerleği yaptı. Gerçekte ise, düzenek yan odada bulunan bir kişinin elle yönettiği bir iple harekete geçiyordu.
Aynı şekilde, 1856'da Willis'in tekerleği, bir kaidede saklanan ve içinde sıkıştırılmış hava bulunan bir kap tarafından çalıştırılıyordu. Ama en ünlü şarlatan John Keely idi. 1875'te, suyu, kuvvetli bir basınç altında sürekli olarak buhara çeviren bir makine icat etti. Ölümünden sonra, mahzeninde, sıkıştırılmış hava ikmali yapan 3 tonluk bir depo bulundu.
Bu tür makinelerle uğraşan pek çok iyi niyetli insan da çıktı. Yakın yıllarda, ABD'de mahkemeler, makinesini onaylamadığı gerekçesiyle patent bürosuna dava açan bir mucidin şikayetini reddettiler. Oysa 1972 yılında, aynı büro, çalışma sistemi "ikinci termodinamik" ilkesine uymayan bir makineye patent vermişti.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız