Bu ışık o kadar değerli ki biraz daha fazlasını elde edebilmek için uzaya teleskoplar gönderiliyor, yüksek dağların tepelerine dev teleskoplar kuruluyor. Işık gökcisimlerinin yapısıyla ilgili önemli ipuçları sağlayabiliyor. Örneğin bir ötegezegenin atmosferinden geçtikten sonra bize ulaşan ışığın tayfına baktığımızda, onun atmosferinin hangi gazlardan oluştuğunu belirleyebiliriz. Çünkü her gaz ışığın belli bir kısmını soğurur. Soğurulan bölgeler maddelerin parmak izi gibidir. Yani ışığın tayfında gördüğümüz boşluklar bize gezegenin atmosfer bileşimini anlatır.
Işıktaki değişimler ve gezegenin çevresinde dolandığı yıldıza olan etkilerine bakarak onun kütlesini, yıldızına uzaklığını ve yıldızının çevresindeki dolanma süresini hesaplayabiliriz. Bu bilgiler bir gezegenin Dünya’ya ne kadar benzediği konusunda bize önemli ipuçları sağlar.
Öte gezegenlerde yaşam arayan araştırmacılar olası yaşamın izlerini tanıyabilmek için Dünya’nın uzaydan nasıl göründüğüne bakıyor. Böylece yaşam barındıran olası başka dünyaların nasıl görüneceğini anlamaya çalışıyorlar. Üstelik bunun için çok uzaklara gitmeye de gerek kalmıyor. Dünya’dan yansıyıp Ay’a düşen güneş ışınları bize yeterli veriyi sağlıyor. Dünya atmosferinin görünür ve kızılötesi ışıkta tayfına bakıldığında oksijen gazı, ozon, karbon dioksit, metan ve belki de en önemlisi su buharı görülebilir.
Denizler mavi görünür ve ışığın önemli bir bölümünü soğururken, bitkiler kırmızıyı önemli ölçüde soğurur ve yeşili yansıtır. Dünya’dan yansıyan ışığın rengi incelendiğinde bitkilerin imzası kolayca görülebilir. Kendi dünyamızda fotosentez yapan canlılar, Güneş’in en güçlü ışınım yaptığı dalga boylarından yararlanacak şekilde evrimleşmiştir. Ne var ki Güneş’ten çok daha yaygın olan kırmızı cüce yıldızların çevresindeki ötegezegenlerdeki fotosentez yapan canlıların bu dalga boyu aralığını kullanması pek de verimli olmayacaktır. Bu nedenle kırmızı yıldızların çevresindeki gezegenlerdeki fotosentez yapan canlılar mor ya da hatta siyah pigmentler geliştirmiş olabilir.
Artık tam anlamıyla yeni dünyalar arıyoruz ilk gezegeni keşfetmemiz an meselesi. Çünkü Dünya benzeri, yaşama ev sahipliği yapabilecek ilk gezegeni keşfetmemiz an meselesi. Kendimizi buna o kadar hazırladık ki, henüz keşfedemediğimiz bu dünyalarda yaşamın izlerini nasıl görebileceğimizi biliyoruz.
Yorumlar
Uzay bizim için büyük bir sır
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız