M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan Aristo, "toprağın bağırsakları" dediği solucanlara benzeyen bu canlılarla ciddi ciddi ilgilenmişti. M.Ö. 1. yüzyılda bir başka Romalı düşünür ise, yılanbalıklarının kaya parçalına çarpan diğer balıkların derilerinden meydana geldiğini ileri sürülmüştü. Modern psikolojinin babası Sigmund Freud da bu hayvana ilgi duydu;19. yüzyılın sonlarına doğru çalışmalarında biyolojiye ağırlık verdiği dönemde, çağrıştırdığı cinsellik açısından yılanbalığını tanımaya çalışmış, ancak bu çabası sonuçsuz kalmıştı.
1920 yılında Danimarkalı biyolog Johannes Schmidt. Atlantik Okyanusu'nda avlanırken, ağına takılan yılan balığı larvalarına rastladı. Bunları takip etti ve sununda 2000 yıllık bilmeceyi çözdü: Yılanbalığı larvaları Atlas Okyanusu’nda, Amerika’nın biraz açıklarında “Sargasso Denizi” denilen bölgede doğuyorlardı. Daha sonra uzun bir yolculuğa çıkıp Avrupa’ya kadar geliyorlar ve burada ulaştıkları tatlı sularda gelişip büyüdükten sonra yeniden denize dönüyorlardı.
Yılanbalıklarının larvalarını Sargasso Denizi’nin derinliklerine bırakmaları nisan ayında başlıyor ve ekim ayına kadar sürüyor. "Leptosefal" adı verilen bu larvalar küçük bir dil balığı biçiminde ve cüsselerine oranla iri siyah gözlere sahipler... Bir süre suyun derinliklerinde kaldıktan sonra üste çıkıyorlar ve akıntılarla bir noktadan diğerine sürüklenmeye başlıyorlar. Atlas Okyanusu sularındaki yolculukları boyunca '"zooplankton” la besleniyorlar. Dokuz ayda tam 6.000 km. yol kat ettikten sonra Avrupa kıyılarına ve 7 km. den sonra da Akdeniz havzasına ulaşıyorlar.
Ancak, buraya vardıklarında yolculuk sona ermiyor. Bir tatlı su balığının koşullarına uyum sağlamak ve kıyıdaki haliçleri daha kolay aşmak için yılanbalığı larvası metamorfoz geçirip, saydam ve minyatür yılanbalıklarına dönüşüyor. Gelişiminin bu ikinci aşamasında hayvan, nehirleri tırmanmaya başlıyor. Bazen kıyıdan 200 km. içerlere kadar sokuluyor. Daha fazla ilerleyemiyorlar, çünkü akarsular üzerinde insan eliyle gerçekleştirilen barajlar ve setlere takılıyorlar…
Yorumlar
yazık ya…
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız