Öldükten sonra ruhumuzun bedenimizden ayrıldığı ve bu ayrışma sonrasında 21 gramın eksildiği söylenir. Dolayısıyla ruhumuzun da bir kütlesinin olduğunu ve vücudumuz içinde barındığını fakat buna karşın sistemimizden ayrı olarak değerlendirebileceğimiz soyut bir bileşim olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ruhun bir ağırlığının olduğu ve bunu taşıyan vücudumuzun kütlesinin ölümün ardından değişime uğradığı gerçekten bilimsel bir bilgi mi yoksa bir efsaneden mi ibaret?
İnsanın öldükten sonra 21 gram hafifleştiğine dair söylentiler aslında birer iddiadan ibarettir. Çünkü bu yönde net bir kanıt ya da somut bir deneysel çalışmanın varlığına rastlamıyoruz. Öte yandan kadavralar ile yapılan tıbbi çalışmalarda bilim insanlarının kapalı alanda yaptıkları deneysel çalışmalar ile tinsel bir kütlenin varlığına ulaştıkları söyleniyor. Fakat tüm bunlar temeli somut herhangi bir kanıta dayanmayan iddialardan ibarettir.
Peki ama nereden bu söylentiler?
Bu iddianın kökeni 1907 yılında New York Times dergisinde yer alan bir makaleye dayanıyor. Bu makalede bir hastane görevlisinin ölmek üzere olan 6 hastayı süreç içerisinde gözlemlediği ve ne gibi bir değişimin yaşandığını görmek için deneysel bir düzenek hazırladığı anlatılır. Makalede yer alan ifadelere göre bu görevli, vakumlu olmayan kapalı bir ortamda ölüm anından itibaren kadavralarda ne gibi bir değişim olacağını anlayabilmek için bir düzenek hazırlamış. Ardından 6 hastadan yalnızca birinin vücudunda 21 gramlık bir değişim kaydetmiş. Sonrasında ise aynı deneyi bir köpek üzerinde yaptığında herhangi bir değişim gözlemlemediği için insanların ruhunun olduğunu ancak köpeklerin ruhunun olmadığını öne sürmüş. Ayrıca 6 kadavranın yalnızca 1 tanesindeki değişim, bu iddiayı bilimselleştirmek ve genele yaymak için zaten yeterli olamaz.
Öte yandan öldükten sonra vücudumuzun değişime uğraması elbette oldukça normaldir. Çünkü dur durak bilmeden çalışan bir sistemin artık son bulduğu andayız. Dolayısıyla iç organlarımız ve çalışmakta olan diğer sistemlerimiz bu noktadan sonra alışkın olduğu olağan ilerleyişten yoksun. Bu durum gözle görülür değişimler yarattığı gibi tanımlayamayacağımız veya doğrudan net çıkarımlar yapamayacağımız dolaylı değişimlere de neden olabilir.
Tin dediğimiz kavram fizik ötesi bir algı olduğundan dolayı buna ilişkin verilerin bilimsel yollarla saptanması çok da mümkün gözükmüyor.
Böyle bir söylentinin var olmasının çok temeldeki nedeni ise ölümün bir yok oluş biçimi olduğuna inanmamamız ile açıklanabilir. Yani bir başka deyişle, ölüm yalnızca bedenimizi götürür ve bu da dünya üzerinde yer kaplayan gövdemizin izinin silinmesidir. Ancak göremesek de hissederiz ve bu yüzden ölümün bizden ayırdığı kişilerle bağımızı ve bağlantımızı korumak isteriz. Tüm bunlar son derece normal ve yoğun olarak hissettiklerimizin güçlü birer dışavurumu olarak ifade edilebilir. Fakat yine de bu durum tinsel bir ağırlığın olduğundan net bir biçimde söz edebileceğimiz anlamına gelmiyor.
Kaynak: https://boboscope.com/icerik/ruhun-agirligi
Yorumlar
Siz ne diyorsunuz, inanıyor musunuz?
Bence doğru ölçülebilmiş olması mümkün değil ama yaklaşık bir değer söylenebilir
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız