Mitokondrinin hücrede enerji üreten bir organel olduğu, pek çoğumuzun zihninde yer etmiş oldukça eski bir bilgi olarak ifade edilebilir. Kendine ait ribozomu, DNA ve RNA'sı bulunan bu organellerin doku ve sistemlerimizin ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretmesi konusundaki payı yadsınamaz.
Mitokondri hücre içerisinde yer alan organellerden en ilginç ve aynı zamanda da en karmaşık olanı diyebiliriz. Az önce de belirttiğimiz gibi en başta kendine has bir DNA'sı mevcut. Bu sebeple de özgün bir çalışma mekanizmasının, benzersiz bir prensibinin ve karakteristik özelliklerinin olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca yaşamımızı tüm genel hatları ile düşündüğümüz zaman enerji olmaksızın herhangi bir şey yapamayacağımız çok açık bir şekilde karşımıza çıkar. Bu sebeple vücudumuzun kendini yenileyebilmesi, düzenli çalışabilmesi ve hücre içerisinde ihtiyaç duyulan yere doğru aktarım yapılabilmesi gibi konularda mitokondri tartışılamaz bir öneme sahip. Peki harcanan her enerjinin kaynağı olarak ifade edebileceğimiz mitokondrilerimizi annemizden aldığımızı biliyor muydunuz? Mitokondri anneden çocuğa geçen bir organeldir. Bu sebeple de en basit şekliyle enerji üretme makinesi olarak ifade edebileceğimiz organelin anneden çocuğa geçmesi aslında annemizin enerjisinin kendi içimizde bir yerlerde sürekli bir biçimde barındırmamız anlamına gelir.
Yani biz bu durumun bilincinde olmasak dahi annemizin kodlarını bir şekilde kendi benliğimize katarız. Ondan aldığımız enerji üretim mekanizması ile bir bakıma onun enerjisi de içimizde yer eder. Bu sebeple de enerji harcadığımız yani yaşadığımız sürece yaptığımız pek çok eylem ve harekette annemizin mirasını kullanırız. İlginç ancak durumu biraz irdelediğimizde içimizde durmadan çalışan ve bunu nefes aldığımız süre boyunca devam ettiren anneden yadigar bir parçamız var diyebiliriz. Dolayısıyla anneniz hayatta olmasa ya da onu hiç tanımamış olsanız dahi hayat enerjisini içinizde taşıdığınız bir kadın daima var. Hatta dikkat ederseniz soy araştırması yapılırken köken tablosu oluşturulmaya çalışıldığı noktada babaya değil anneye bakılır. Çünkü DNA oldukça karakteristik bir organeldir ve bunun kime geçtiğinin saptanması yaşam enerjisi haritalarının çıkartılmasında dahi belirleyici olur. Çünkü açıkça ifade edebiliriz ki; mitokondri anneden çocuğa verilen bir hediye ve aktarılan bir mirastır.
Peki durum böylesine net ise kendi yaşamınız içerisinde karmaşık bulduğunuz veya arasanız da nedenini bulamadığınız bazı problemlerinizin kökeni annenizin yaşamında saklı olabilir mi? Sizin de tahmin edeceğiniz üzere bu sorunun yanıtı evet. Böylesine karakteristik ve aktif bir organeli annemizden aldığımızda onun yaşamına ait enerjisel yoğunluktaki bazı unsurları da kendi benliğimize dahil edebiliriz. Bu etkin bir karakteristik özellik veya kendi tekrarları içerisinde sıkışmış olaylar silsilesi olabilir. Annenizin maruz kaldığı ve istemeyerek yaşadığı olaylara verdiği tepkiler veya veremediği reaksiyonlar kendi benliğinde öylesine güçlü yer eder ki miras bıraktığı organelde size bununla ilgili ayrıntılar da bir bağlamda geçebilir. Bu sebeple de örneğin annenizin yaşadığına benzer olaylarla karşılaşabilirsiniz. Bunları yaşadığınıza dair kimi kodların nedeni ise miras aldığınız organelin içinde yer alıyor olabilir. Ancak bunu doğru anlamlandırabilmeniz geçmişinizi hatta sizden çok daha önce yaşamış olan atalarınızın geçmişlerini bilmenizle mümkün olabilir.
Dolayısıyla mitokondri gen aktarımında rol oynar ve bu durum yaşam enerjisinin ne yönde açığa çıkabileceğini önemli ölçüde etkiler. Ne dersek diyelim anneler çocuklarının yaşamları üzerinde belirleyici bir aktif role sahip. Bunu doğrudan kendi eylemleri ile yapmasalar da mitokondrileri ile bir şekilde yapabilirler. Dolayısıyla anne ister hayatta olsun ister olmasın, çocuğun içinde her zaman bir parçasını barındırır ve yaşama oradan devam eder.
Yani anneler ölümsüzdür.
Kaynak: 1
Yorumlar
YAŞASIN ANNELERİN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ!
Gerçekten ölümsüzmüş
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız