Vatikan'ın "Sonsuz Onur" bildirgesi, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim konularında dikkat çekici bir tartışma başlattı.
Bildirge, beden uyum operasyonlarına ve taşıyıcı anneliğe karşı çıkarken, insanların cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmaması gerektiğini vurguluyor.
Katolik Kilisesi, geleneksel cinsiyet ikiliğini savunurken, antik Roma İmparatorluğu döneminde bile bireyler bu normlara karşı çıkabiliyordu.
Tanrıça Kibele'nin erkek takipçileri olan "Gallus"lar, geleneksel cinsiyet rollerine meydan okuyarak Roma toplumunda belirgin bir yer edinmişlerdi. Filozof Julianus'un eserinde, Kibele kültünün tarihi ve ritüelleri hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır.
Kibele kültü, Roma'da önemli bir yer edinmiş ve Galluslar gibi erkek takipçilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüze kadar ulaşan arkeolojik buluntular, Kibele kültünün Roma İmparatorluğu'nda önemli bir etki yarattığını göstermektedir.
Vatikan Müzesi'ndeki Attis heykeli, Kibele'nin genç erkek eşlikçisi Attis'i, giysilerle cinsel organları gizlenmiş bir şekilde tasvir ediyor. Bu, Attis'in ilk bakışta kadına benzeyen bir figür olmasına neden oluyor.
Antik Yunan ve Romalı yazarlar, Kibele mitini anlatırken Attis'in kendini hadım etmesiyle ilgili çeşitli versiyonlar sunarlar. Catullus'un şiiri, Attis'in Kibele'nin etkisi altında cinnet geçirerek kendini hadım ettiğini ve ardından kadın sıfatlarıyla anıldığını aktarır. Bu hikaye, Attis ve Kibele'nin eşlikçilerinin cinsiyetindeki belirsizliği öne çıkarır.
Roma'nın Lanuvium kentinde bulunan ve Kapitolin Müzeleri'nde sergilenen bir kabartma heykel, Gallusların nadir temsillerinden birini sunar. Heykelin çevresindeki nesneler, genellikle Kibele kültüyle ilişkilendirilen müzik aletleri, kült nesneleri için bir kutu ve bir kırbaç gibi unsurlardır.
Figür, gösterişli giysilerle süslenmiş olup ayrıntılı bir başlık, bir gerdanlık ve küçük bir göğüs plakası taşır. Bu süslemeler, kişinin cinsiyet kimliğinin belirsizliğini vurgular.
Cataractonium'daki bir Roma kalesinde yapılan kazılar sırasında bulunan bir iskelet, başlangıçta bir kadına ait kalıntılar olarak düşünüldü. Ancak kemikler üzerinde yapılan inceleme, kalıntıların muhtemelen genç bir erkeğe ait olduğunu gösterdi. Bu durum, kişinin bir Gallus olabileceği varsayımını güçlendirdi.
Galluslar, Kibele kültüne bağlı bir topluluk oluşturarak tapınaklarda bir araya gelirlerdi. Bu törenlerde Kibele heykeli ve rahipler eşliğinde ilahiler söyler, müzik aletleri çalar ve dans ederlerdi.
Galluslar, Roma'da halktan bağışlar alır, kehanetlerde bulunur ve coşkulu danslar sunarak gelir elde edebilirlerdi. Bu nedenle, görünüşlerini geliştirmek için çaba sarf etmiş olmaları mümkündür.
Bazı akademisyenler, Gallusların kadınsı görünümlerinin, kendilerini diğerlerinden farklılaştırmanın bir yolu olduğunu düşünmektedir. Ayrıca, bazılarına göre gönüllü olarak hadım olmaları, Kibele'ye olan bağlılıklarını göstermenin bir işareti olarak algılanabilir.
Ancak, bazı Gallusların Roma'nın katı cinsiyet normlarından kaçmak için Kibele kültüne ilgi duydukları düşünülebilir. Galluslar, ataerkil toplumun normlarından bağımsız olarak kendilerini ifade edebilir veya kadın olarak yaşayabilirlerdi.
Antik yazarların eserleri, Gallusların cinsiyet kimliklerinin Roma'nın geleneksel erkeklik kavramlarından farklı olduğunu göstermektedir. Ancak, Galluslar, Kibele kültünde oynadıkları rol nedeniyle saygı görürlerdi.
Galluslar arasında kimlik ve topluluk kavramları karmaşıktır ve tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak, onların geçmişte cinsiyet ikiliğine meydan okuyan bir topluluk oluşturdukları açıktır.
Vatikan bildirgesi, kişinin doğduğu cinsiyetin sabit olduğunu öne sürerken, tarihte ve günümüzde cinsiyet normlarına meydan okuyan bireylerin varlığı, cinsiyet kimliği konusundaki tek tip yaklaşımların adaletsiz olduğunu göstermektedir.
Kaynak: arkeofili.com
Yorumlar
Kibele'nin bereket dışında böyle yanı olduğunu biliyor muydunuz?
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız