Felsefe tarihi boyunca, bugüne kadar erkek filozoflar ve onların düşüncelerinden bahsedilmiştir. Kadın filozofların görüş ve fikirleri ise göz ardı edilmiş ve ne yazık ki yalnızca 20. Yüzyıl ve sonrasında var olmuşlar gibi bir kanı ortaya çıkmıştır. Oysaki daha antik çağda Apollonias ve Philochorus tarafından yalnızca kadın filozoflar hakkında iki yazı yazılmıştır fakat bu yazılar tarihin kayıp sayfaları arasındadırlar.
KROTONLU THEANO (Θεανώ)
Bilinen ilk kadın filozof olarak kabul edilir. Babası bir aristokrat olan Brontinus’tur. M.Ö. 530-480 yılları arası yaşadığı tahmin edilmektedir. Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusu, kendi adıyla anılan Pisagor teoremine adını veren Pisagor’un eşidir. Krotonlu Theano, Pisagor’un öğrencisi ve ilk takipçilerinden birisidir. Matematik, geometri ve felsefe ile uğraşmıştır.
Eşinin ölümünden ardından Pisagor Okulu’nu yönetmiş ve kız öğrencilere ders vermiştir. Theano diğer Pisagorcular gibi evrenin sayılardan kurulduğunu öne sürmüş, matematik ve müziğe önem vermiş ayrıca reenkarnasyon öğretisini savunmuştur.
“Düşünmeyen bir kadın olmaktansa başıboş bir at olmak daha iyidir.”
Sözü Krotonlu Theano’ya aittir.
MİLETOSLU ASPASIA (Ἀσπασία)
Miletli Aspasia, Anadolu’nun batısında, Ege bölgesinde, Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik kent olan Milet’te M.Ö. 470–400 yıllarında yaşayan önemli bir düşünürdür. Babasının adının Axiochus olduğu dışında ailesi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Sahip olduğu yüksek eğitim onun zengin bir aileden olduğunu düşündürmektedir. Perikles’in de eşidir.
Sokrates, Platon’un diyaloglarında Diotima’nın yanı sıra Miletoslu Aspasia’nın da kendisinin hocası olduğunu belirtir. Ayrıca Platon, Meneksenos diyaloğunda Aspasia’ya cenaze töreninde bir konuşma yaptırır. Onun hem retorik hem de felsefede yetenekli olduğu açıktır.
HIPPARKHIA (Ἱππαρχία)
Trakyalı zengin ve soylu bir aileden gelen Hipparkhia, kinik okuluna bağlı kadın filozoftur. Kinik filozof Krates ile tanıştı. Bedeni ve ruhu ile ona ait olmak istedi ancak ailesi bu duruma karşı çıktı. Ailesi Krates’ten, kızımızı bu düşünceden vazgeçirmesini talep etti. Krates, Hipparkhia’yı bu düşünceden vazgeçirmeye çalıştı; … “Sonunda onu ikna edemedi. Ayağa kalktı ve sahip olduğu şeyleri Hipparkhia’nın önüne koydu, Evlenmek istediğin adam bu idi ve bunlar onun sahip olduğu herşey idi. Bu gerçekleri düşün, sen onun eşi olamazsın ve de onun alışkanlıklarına uyamazsın”. Hipparkhia hiç tereddütsüz Krates’in gereksinimsiz, fakir, gezgin ve özgür yaşam önerisini kabul etti. İkisi birlikte topluma, geleneklere ve her türden kurala meydan okudu. Çok mutlu bir evlilikleri olduğu söyleniyordu.
Ama toplumun hakaretleri ve baskısı onlar için kaçınılmaz oldu. Bunun üzerine Kinik tavır ve sözlerle meydan okumaya devam ettiler. Ve Hipparkhia şu güzel sözlerle onlara cevap verdi;
“Ben Hipparkhia, kadınların alışkanlıklarını izlemedim; bunun yerine erkekçe olan cesareti ve güçlü köpekleri (kinikleri kast ediyor) takip ettim. Ne elbiselerim de ve ne de boynumda, ellerimde, ayaklarımda değerli taşlar istedim. Güzel kokularla bezenmiş başlıklarımda olmadı. Bunların yerine bir değnek, çıplak ayak ve üstümü örten şeyler ve yumuşak bir yatak yerine sert bir yerle yetindim. Böyle bir yaşam Trakyalı bir kızın yaşamına tercih edilir; çünkü avlamak bilgelik peşinden koşmak kadar değerli değildir. “
İSKENDRERİYELİ HYPATIA (Υπατία)
İskenderiyeli Hypatia filozof, matematikçi ve astronomdur. Bilimi ve zerafeti dışında güzelliği ile de ünlüdür. Hypatia’nın yaşadığı dönemde, İskenderiye Roma’nın bir eyaletiydi. İskenderiye’nin en önemli özelliği ve ünü ise müzesi ve kütüphanesine aitti. Hatta hepimizin çok yakından tanıdığı matematikçi Öklid (Euclid M.Ö-300) bu merkezde yaşamıştır. İskenderiye Kütüphanesi, felsefe okulu, müzesi ve bunlardan daha da önemlisi ”eklektik” olarak adlandırdığımız geniş bir bakış açısına sahip öğretisi ile ünlüydü.
Hypatia’nın biliminin temelleri, filozof olan babası Theon ile atılmaya başlandı. İlk eğitimlerini aldığı babası, Hypatia’nın dogma düşüncelere saplanmasına izin vermedi. Kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak; hiçbir bilginin kabul edilmemesi gerektiğini, düşünme hakkını hep kullanmasını, yanlış düşünmenin hiç düşünmekten yeğ olduğunu öğretti. Babası, eserlerinde de bahsettiği üzere kızıyla hep gurur duymuştur.
Hypatia, Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye döndü ve buradaki okulun başına geçti. Platon’un fikirlerini benimsedi. Hatta Platon, Aristo ve Suda gibi filozoflar hakkında İskenderiye’de halka açık dersler verdi. Bu sınıfta, daha sonra İskenderiye valisi olacak Orestes ve Ptolemais’in piskoposu olacak Synesius da vardı. Sonradan büyük bir filozof olan Synesius ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdirlerini içeren pek çok mektup yazdı. Synesios’un Hypatia’ya yazdığı mektuplar, felsefe tarih kitaplarında günümüze kadar gelmiştir.
Kaynak:
- Antik Çağ ve Orta Çağ Felsefe Tarihi – Erkızan, Çüçen
- Diyaloglar – Platon
- http://www.antiktarih.com/2019/01/08/yunan-dunyasinda-kadin-filozoflar/
Yorumlar
Gerçekten ilgi uyandırıcılar
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız