Genç Dalay-Lama, 1959 yılının Mart ayında, ülkesini işgal eden Çin ordusundan kaçarak Himalayalar'ın eteklerindeki manastırına sığındı. Burada ilk yaptığı iş, bir astro-tıp merkezi kurmak oldu. Tibet halkının çağlar boyunca edindiği tıbbi birikimin yok olmasını istemiyordu. Dharamsala kentinde yaşayan Tibetli öğrenciler, geleneksel yöntemleri unutmamak için eğitim görüyorlar.
Tibetlilere göre, sağlık sorunlarının nedeni enerji dengesizlikleriydi ve bunlar ya dış etkenlerden, yani şeytanlardan ya da duyu organlarının yanlış çalışmasından kaynaklanıyordu. Tibetliler, tam 10 duyu organı belirlemişler. Beşi algılama organı: kulaklar, deri, gözler, dil ve burun... Beşi de hareket organı: gırtlak, eller, ayaklar, cinsellik bölgesi ve anüs... Hastalığı teşhis için çeşitli yöntemleri var. Bunların en önemlisi, hastanın avucunu incelemek.
Eski bir Tibet sözü şöyle diyor:" Hasta istediğini anlatabilir, ama avuç içi asla yalan söylemez"... Tibet astro-tıbbına göre, safrakesesi ve böbrek rahatsızlıklarının teşhisinde avuç içi çok önemli bir belirleyici. Tibetlilerin tedavi için en çok kullandıkları mineraller, bakır sülfat ile sarı zırnık... Birincisinden tümör ve göz hastalıkları, ikincisinden ise beze şişkinlikleri tedavisinde yararlanıyorlar.
Teşhisten sonra, sıra, dengesi bozulan enerjileri düzene sokacak yöntemleri uygulamaya geliyor. Bunun için en fazla yararlandıkları şeyler, çeşitli bitki, hayvan ve mineraller... Her reçete kendi içinde bir bütünlüğe sahip... Sözgelimi, hepatitli bir hastaya maun ağacının özsuyu içiriliyor. İki hafta içinde sağlığına kavuşması gerekiyor. Safrakesesi taşından rahatsız olanlara ise bir başka bileşim veriliyor ve bu taşlardan üç hafta içinde kurtulması sağlanıyor. Geleneksel Tibet tıbbı, diğer geleneksel tedavi yöntemlerini dışlamıyor.
Yorumlar
Bugün bile etkili olabilir
Gerçekten çok enteresan
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız