Bugün Türkiye’de doğa turizmi denilince akla gelen ilk yerlerden bir tanesi, Nevşehir’de bulunan Kapadokya bölgesidir. Ülkemizde Nevşehir’in Kapadokya bölgesinde karşılaştığımız ve aynı zamanda dünyanın pek çok farklı noktasında da bulunan peri bacaları, en eşsiz kaya oluşumlarından bir tanesi olarak kabul edilir.
Peri bacalarının şeklinden de anlaşılacağı üzere bu şekilde var olmuyorlar ama insan eli de değmiyor. Doğa, en büyük sanatçı olarak tüm gücünü kullanıyor ve zaman içerisinde yumuşak kayaçları alıp götürerek karşımıza ancak perilerin yaptığına inanılan bir şekil bırakıyor. Gelin her görüşümüzde bir kez daha hayran kaldığımız peri bacaları nasıl oluşur yakından bakalım.
Peri Bacalarını en basit haliyle tanımlamak gerekirse peri bacaları bir tür kaya oluşumudur. İngilizce hoodoos olarak bilinen peri bacalarının gövdesi yumuşak mineraller ve kayaçlardan oluşurken tepesindeki mantar başı gibi görünen kaya daha serttir ve aşınması zordur. Uzun gövdeli bir mantara benzese de oluşum sürecine göre şekilleri değişiklik gösterebilir.
Peri bacalarının renkleri, gövdeyi oluşturan mineral ve kayaçların türüne göre değişiklik gösterir. Çapları en az 1 metredir, bazen bu çap 15 metreye kadar genişleyebilir. Boyları bazen birkaç metre, bazense onlarca metre uzunluğunda olabilir. Kapüşonlular ve tepeler şeklinde iki temel türe ayrılmıştır. Yani bazıları mantar gibi değil, sütun gibi daha pürüzsüz bir yapıya sahip olabilir.
Hepimizin bildiği gibi ülkemizin Nevşehir il sınırları içerisinde yer alan Kapadokya bölgesi peri bacaları açısından son derece zengindir. Aynı şekilde Erzurum ilinde de Narman Peri Bacaları olarak adlandırılan bir alan vardır. Türkiye’nin pek çok farklı bölgesinde peri bacaları ile karşılaşmak mümkün ancak yoğun oldukları alanlar Kapadokya ve Narman’dır diyebiliriz.
Peri bacaları genel olarak çöl kadar kuru ve sıcak bölgelerde bulunurlar. Amerika Birleşik Devletleri’nin Utah eyaletindeki Bryce Kanyonu Ulusal Parkı, dünyada peri bacalarının en bol bulunduğu bölgedir. Ülkenin diğer bölgelerinde de pek çok peri bacası vardır. Ermenistan, Tayvan, Japonya ve hatta Kanada’nın bazı bölgelerinde de tam olarak bildiğimiz anlamda olmasa da peri bacaları vardır.
Peri bacalarının ismi nereden mi geliyor? Derler ki peri bacalarında insanlardan uzak duran periler yaşarmıştır. Bir zaman olmuş ki devler insanlara çok zulmetmiş. Periler insanlara acımış ve onlara yardım etmiş. İnsan prensi bunun üzerinde peri prensesiyle evlenmek istemiş ama periler izin vermeyince insanlar onları kovmuş. Periler de güvercin şekline bürünüp oradan uzaklaşmışlar.
Güzel bir hikaye. İnsanlar bu şekilleri olsa olsa perilerin yapacağını düşündüğü için bu adla anmıştır. İngilizce’deki hoodoos, fairy, goblins gibi isimleri de benzer şekilde bir korkutuculuk atfetmektedir. Fransızlar ise ilginçtir bu şekillere demoiselles coiffées yani saç kesimli bayanlar derler. Yani biz korkup peri demişiz, Fransızlar gülüp saçını küt kestiren kadınlara benzetmiş.
Bu tür doğal yapıların korkutucu olarak kabul edilmesi ve her kültürde buna uygun isimler verilmesi normaldir. Çünkü bugün bile nasıl oluştuğunu bilmemize rağmen kolay kolay aklımız almazken bundan yüzlerce hatta binlerce önce yaşamış insanları düşünün. Koca koca kayalar incecik gövdelerin üzerinde duruyor, tabii yapsa yapsa cin yapar diye düşünmeleri normal.
Her bölgede bulunan peri bacasının kendine özgü bir tarihi süreci olduğu için hepsini kesin olarak bilemeyiz ama gelin bizim Kapadokya’da bulunanlara bakalım. Her şey üçüncü jeolojik dönemde yani günümüzden 60 milyon yıl önce Torosların yükselmesi ve Anadolu fay hattının sıkışması sonrası yanardağların aktif hale gelmesiyle başladı.
Bugün fosil kanıtlarından bildiğimiz üzere o zamanlar bir iç deniz olan Kapadokya bölgesi, günümüzden yaklaşık on milyon yıl önce Erciyes Dağı, Güllüdağ ve Hasandağı tarafından püskürtülen lavların hedefi oldu. Tüm bu lavlar iki milyon yıl önce orada ne var ne yok kuruttu ve ortaya yer yer 150 metreye çıkan bir tüf tabakası çıktı. İşte asıl peri bacaları oluşumu tam da şimdi başlıyor.
Oluşan tabakayı yalnızca tüf olarak düşünmeyin, burada kum gibi daha pek çok yumuşak kayaç ve mineral var. Üzerinde ise sert kum taşı, kireç taşı, bazalt, ignimbirit ve benzeri sert bir kaya var. Peki ne oluyor? Kar yağıyor, yağmur yağıyor, sel alıyor, rüzgar esiyor ve daha aklınıza gelen pek çok doğa olayı oluyor.
Her bir olayda yumuşak kayaç ve mineraller ufak ufak sürüklenerek erozyon oluşuyor. Bir anda oluşmadığı için boşluklara sahip olan yumuşak tabaka adım adım üzerindeki sert kayanın baskısına maruz kalıyor. Baskıya maruz kalan kısmın yapısal bütünlüğü korunurken etrafındaki bölümler erozyona uğramaya devam ediyor.
Tüm bu sürecin milyonlarca yıl boyunca böyle devam ettiğini düşünün. En sonunda karşımıza bugün hayranlıkla baktığımız peri bacası şekli çıkıyor. Gövdenin yapısal bütünlüğü tepedeki kayanın baskısına bağlı olduğu için çoğu zaman bir peri bacasının tepesi düştüğü zaman kısa süre içerisinde tüm gövde dağılır.
Peri bacaları üzerinde insanların etkisi var mı?
Açıkçası oluşum süreci her ne kadar akıl almayacak kadar karmaşık görünse bile herhangi bir noktada insan eli ile oluşturulduğuna dair bir kanıt yok. Elbette Kapadokya’da bulunan ve peri bacalarının içine oyulmuş olan mağaraların büyük bir bölümü bir dönem orada yaşamış insanlar tarafından yapılmış ya da var olan yapılar genişletilmiştir. Ancak doğal oluşum sürecinde bir insan katkısı söz konusu değildir.
İlginç bir nokta ise insanların bugün peri bacalarına nasıl bir etki yaptıkları. Dünyada pek çok uzman, büyük bir kısmı koruma alanlarında olsa bile yine de ziyaretçilerle ister istemez etkileşime giren peri bacalarının durumunu inceliyor. Belki bir doğa olayı kadar büyük bir etki değil ama insanların etrafında yarattığı basit hava akımları bile peri bacalarının doğal yapısını etkiliyor. Tabii birkaç yılda değil ama bu etkiyi zaman içerisinde peri bacasının yıkılması şeklinde görmemiz mümkün.
Kaynak: 1
Yorumlar
Çok güzel bir doğa olayı
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız