‘Size özgürlükten önce ekmek gerekli’ diyen istilacıya,
Özgürlüğüm olmazsa ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söylerim’ dedi kadın...
Yıl 1830…
Paris’te Kral Charles’in keyfi yönetimine halkın dayanacak gücü kalmamıştı. Kral ağır vergiler ve halkın özgürlüğünü kısıtlayan ardı arkası kesilmeyen kararlar alıyordu. Bardağı taşıran son hamle ise büyük bir katılım oranı ile gerçekleşen seçimlerin iptal edilmesiydi. Muhalefet işçi sınıfından başlayan bir direniş hareketi başlattı.
Paris sokakları yangın yeriydi. Halk barikatları aşarak oyları ile kazanan muhalif lideri başa geçirmek istiyordu. Ressam Delacroix da en çetin çatışmaların yaşandığı şehir meydanında idi. Gözleri o güne kadar hiç görmediği kadar kan, vahşet ve ölüme tanıklık ediyordu. Bu sahnelerin en çetini ise yoksul bir tabakadan geldiği belli olan bir genç kızdı. Anne-Charlotte…
Anne-Charlotte Paris’in kenar mahallelerinde doğmuştu. Annesi öldükten sonra küçük kardeşine bakmak için çamaşırhanede çalışmaya başlamıştı. Babası mı kardeşi doğar doğmaz terk etmişti onları… O gün o kara gün kardeşini bir türlü bulamadığı gün. Tüm caddeleri araması beyhudedir. İnsanlar çıldırmış gibidir. O yerdeki kardeşi midir kanlar içindeki. Kucağına alır ama çığlıklarını duyabilecek bir kişi bile yoktur. Ayağa kalktığında o artık eski Anne değildir (Acı insanı inanılmaz bir hızla değiştirir.)
Eline aldığı bayrak ile kalabalığı alır ardına. Hükümet binasına ulaştığında tüm eylemciler arkasındadır. Ve vurulur Anne… Yüzünde metanetli bir gülümseme vücudunda 9 kurşun ile...
BİR İNSAN DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR.
Kaynak: mitologoscom
Yorumlar
gerçekten öyle
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız