Çoğu insan bitkilerin tehlikeden kaçamadıklarını, dolayısıyla düşmanlarını hemen teslim olduklarını zanneder; ancak yapılan araştırmalar durumun hiç de zannedildiği gibi olmadığını ortaya çıkarmıştır. Tam tersine bitkiler de şaşırtıcı taktiklerle ve aralarında gizli bir dil kullanarak düşmanlarına karşı kendilerini korurlar.
İletişim kurabilmenin en kolay yolu konuşmaktır. İnsan konuşarak çevresindekilere isteklerini, düşüncelerini, neşesini, mutluluğunu kısacası tüm duygu ve düşüncelerini ifade eder. İnsanlar gibi hayvanlar da kendi aralarında kolaylıkla iletişim kurabilir, çıkardıkları seslerle örneğin tehlike anını, avın yaklaştığını, toplanmaları gerektiğini birbirlerine duyururlar. Hayvanlar aleminin en sessiz üyesi olan balıklar bile vücut dillerini ve hareket etme kabiliyetlerini kullanarak birbirleriyle haberleşirler.
Peki canlılar aleminin sessiz üyeleri olarak bilinen, üstelik hareket etme yeteneği de son derece kısıtlı olan bitkiler nasıl iletişim kurarlar? Bitkiler konuşurlar mı? Birçok insanın bu soruya vereceği cevap hayır olacaktır. Ancak yapılan bilimsel araştırmalar, bitkilerin sessiz gibi görünen dünyalarında aslında gizli bir dil kullandıklarını göstermiştir.
Bitkiler, çevrelerindeki canlılarla algılanmayan koku olarak adlandırılan ‘uçucu organik bileşikler’ yoluyla iletişim kurarlar. Metabolizmalarında birbirlerinden farklı binlerce organik bileşik üretebilirler. Bu bileşiklerin çoğu bitkilerin etrafını bir bulut gibi kaplar. Aslında bu uçucu organik bileşikler, bitkilerin bunları üretme konusunda son derece kompleks bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bizim sadece hoşumuza giden bir koku olarak algıladığımız, bazen de hiç hissetmediğimiz bu uçucu organik bileşikler, etraftaki canlılar için yol gösterici birer rehber özelliğine sahiptir. Çünkü bitki, bu bileşikleri düşmanlarını caydırmak veya cezbetmek için salgılar. Şimdiye kadar bin değişik bileşik saptanmıştır ve muhtemelen henüz keşfedilmemiş niceleri de vardır. Yapılan araştırmalar, bitkiler tarafından üretilen çeşitli özelliklerde ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik kimyasal olduğunu gösterir.
Bitkiler tarafından üretilen aromatik bileşikler son derece karmaşık kimyasal işlemler sonucunda oluşur. Bitkiler, organik kimya üzerine çalışan bir laboratuvar gibi, metilasyon (metilleme), açilleme, oksidasyon/ redüksiyon gibi kimyasal işlemleri enzimler kullanarak adım adım, büyük bir hassasiyet içinde gerçekleştirirler. Ayrıca bu mekanizma içinde, üretilen bileşikleri depolayan ve zamanı geldiğinde uçucu gazlar halinde havaya salınmasını organize eden hücreler bulunur. Kısacası gül gibi hoşumuza giden kokuları oluşturan bileşiklerin bir araya gelmesi olağanüstü teknik bir organizasyonu gerektirir.
Bitkiler kendilerine zarar verecek olan canlılar tarafından saldırıya uğradıklarında alt salgıladıkları uçucu organik bileşiklerle yan komşuları olan diğer bitkileri uyarırlar. Aslında bu uyanma işlemi diğer bitkiler tarafından saldırıya uğrayan bitkinin, yaylaya uçucu organik bileşikleri gizlice dinlemesi biçimindedir. Böylece saldırıya uğramadan önce savunma sistemlerini harekete geçirirler.
Saldırıyor yan bitkilerin açığa çıkardıkları uçucu organik bileşikler komşu bitkiler tarafından kopyalanır ve art arda gelen sinyallerin analizleri yapılarak savunma sistemi harekete geçirilir. Burada bir başka gerçek daha ortaya çıkmaktadır: Bitkiler birbirleriyle sadece konuşmakla kalmayıp aynı zamanda birbirlerine dinlemektedir. Nitekim uzmanların yaptıkları deneyler bazı işlemler vesilesiyle söz konusu sinyallere sağır hale getirilen bitkilerin, tehlikeye maruz kalma riskinin daha fazla olduğunu göstermiştir.
Kaynak: Lüzumsuz Bilgiler 1
Yorumlar
VAY BE KURDUKLARINI BİLMİYORDUM!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız