Çanaklı ilçesinin ilçesi olan Kelete, dağların arasında kalan, dere vadisindeki bir köydür. Bu köyde geceleri kimselerin giremediği bir değirmen vardır.
Değirmenden geceleri davul zurna sesi gelir. Fakat kimse gidip bakmaya cesaret edemez. Merak da etseler gitmeye korkarlar.
Bir kış günü köyden birisi avdan dönerken tipiye yakalanır. Tipi yüzünden evine gidemez. Sığınabileceği tek yerde değirmendir. El mahkum köylü değirmene sığınır. Tabii bildiği tüm dualar eşliğinde girer değirmene.
Ben olsam ben de hatim indirirdim büyük ihtimalle…
Köylü selam vererek içeri girdiğinde yeşil yüzlü insana benzeyen yaratıklarla karşılaşır. Kendi aralarında eğlence düzenleyen bu yaratıklar selama karşılık verip köylüyü bir köşeye oturturlar. Köylü oturduğu yerden onlara bakarken ayaklarının ters olduğunu fark eder ve o an yaratıkların cin olduğunu anlar.
Köylünün içeri gelmesiyle cinler kendi aralarında anlaşmazlığa düşerler. Bazıları sırlarının ve yaşantılarının açığa çıkmasından rahatsız olur ve bu yüzden köylüyü öldürmek isterler. Bazıları da buna gerek görmezler.
Cinlerden biri köylüye közleşmiş odunla vurunca köylü de tüfeğine ekmek koyarak cini vurur. Vurulan cinin başına toplanırlar ve reisleri de gelir. Durumu reise anlattıklarında reis köylüye hak verir.
Tipi dindiğinde köylü evine gitmek için reisten izin ister. Reis orada gördüklerini hiç kimseye anlatmaması gerektiğini söyler. Köylünün cebine de bir miktar kömür koyarak köylüyü evine doğru uğurlar.
Eve doğru giderken köylü, cebindeki kömürleri çıkarıp onlardan bir şey olmayacağını düşünerek birazını atar. Eve vardığında da yorgunluktan hemen uyur. Sabah uyandığında cebinde altın bulur. Gece yolda attığı altınlara pişman olur. Çıkıp geldiği yolları arar ama altınlar da kömürler de yoktur.
Sonrasında köylü olanları, değirmende gördüklerini başkalarına anlatır. Köylünün anlatması üzerine de bir dağa değirmenden ses gelmez, cinleri de gören olmaz.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız