Tüm zamanların en ünlü doğal mumyası, hiç kuşkusuz, 1991 yılında Avusturya'nın Otztaler Alpleri'nde bulunan "Buzadam Ötzi" ninki... 5000 yıl öncesine ait olan Ötzi'nin cesedinin iyi korunmasındaki en önemli etken rüzgar... Ölümünden sonra, ılık sonbahar rüzgarları cesedin kurumasına neden olmuş, daha sonra ceset bir buzla kaplanmış. Ardından gelen müthiş bir fırtına, Sahra kumunu buzun üzerine yapıştırmış, daha soma güneşle birlikte buzlar çözülmüş...
Bu anlatımla ilgili bazı polemikler de yok değil. En önemlisi, cesedin kendisiyle ilgili... En yavaş buzullar bile 500-600 yıl içinde yenileniyorlar ve içlerindeki her şeyi boşaltıyorlar. Bu aşamada, buzulların arasında kalmış cesetlerin tek kelime ile paramparça olacakları ileri sürülüyor. Çünkü, bu aşamada bir buzulun ortalama statik basıncı metrekare başına 14-20 ton... Bu basınç altındaki cesedin tahribata uğramadan kalabilmesi hemen hemen olanaksız... Oysa "Buzadam"ın dudak ve burun dışında fazla zarara uğramadığı görülüyor. Bu noktadan hareket eden Ramer Henn, Ötzi'nin buzullar tarafından doğal biçimde de korunmuş bir ceset olmadığını, bir mumya olduğunu iddia ediyor.
Doğanın başardığı en eski mumya Ötzi'nin ki ama her an her yerde bir ölüyle karşılaşmanız mümkün... Orta Meksika'da, Guanajauto'daki "Mumyalar Müzesi"nde yüzlerce mumya sergileniyor. 150 pesoya (1,5 milyon), tarih öğrencilerinden videolu Alman turistlere kadar binlerce kişi bu müzeye akın ediyor. Onlara karşı ilgimiz sadece bilimsel olamaz... Ya günün birinde hepimizi bekleyen ölümü merak ediyoruz ya da ölüleri, hâlâ öteki dünya ile aramızda kutsal bir köprü olarak görüyoruz... Cevap her neyse, açık olan tek şey, ölülerin de bir hikâyeleri olduğu.
Yorumlar
Sizce de çok ilginç değil mi?
Bir zamanlar tıbbın geldiği son nokta
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız