HOUSKA ŞATOSU/ Çek Cumhuriyeti
Prag’a 1 saat uzaklıkta olan bu şatonun ne zaman inşa edildiği bilinmiyor. Öyle bir şato düşünün ki ne mutfağı var ne de bahçesi! Ama zemin katta cehenneme giden bir deliği var. Cehenneme giden bu deliğin sonu görünmez.
Deliğin üzerindeki mühür sayesinde şeytani varlıkları içinde tuttuğu, bu dünyaya geçişi engellediğine inanılır.
Efsaneye göre; şeytan bu deliğe hapsedilir ve üzeri mühürlenir. Sonrasında şeytanın çığlıkları duyulmaya başlanır. 30 yıl sonra mühür açılır ve kırışık vücutlu, beyaz saçlı bir yaratık kuyudan çıkar.
ELTZ ŞATOSU/ Almanya
1157’lere uzanan tarihiyle bu şato turistlere açık şekilde sergilenir. Eltz Şatosu’nda Kontes Agnes’in yatak odası olduğuna inanılır.
İnanışa göre Kontes Agnes, şatosunu kötü kişilerden korurken ölür. Bu yüzden hala zırhı ve savaş baltası yatağının üzerindedir. Belki de tam da bu yüzden şato hala uğrak ziyaret mekanları arasındadır.
FRASER ŞATOSU/ İskoçya
1575-1636 yılları arasında inşa edilen şato, korkunç şehir efsanesi ile ünlü olduğu kadar gösterişli mimarisi, arazisinin güzelliği ve bahçesiyle de ünlüdür.
Efsaneye göre; şatoda yaşayan genç prenses bir gece uykusunda öldürülür. Prenses taş merdivenlerden aşağı doğru kan izleri bırakarak sürüklenir. O günden beri merdivenlerdeki kan izleri temizlenmez. Bazı geceler prensesin ruhunun hala evde dolaştığı söylenir.
PREDJAMA ŞATOSU/ Slovenya
Yükselen bir uçurum ortasındaki mağaranın içine 1274 yılında inşa edilen şato, diğer şatolardan biraz farklıdır.
Yerli efsanelere göre; İmparator Erazem Lueger bu şatoda yaşar. İmparatorun şatonun içinde işkence odası olarak kullandığı gizli bölmeler vardır. Bu duruma daha fazla dayanamayan halk bir gün imparator Erazem Lueger’i bu işkence odalarından birinde öldürür. O günden sonra imparatorun ruhu şatoya musallat olur.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız