Özellikle yaz aylarında güneş altında daha fazla kaldığınızda teninizin koyulaştığını (bronzlaştığını) mutlaka deneyimlemişsinizdir. Ama bunun yanında, birçoğunuz, saçlarınızın ve hatta kol kıllarınız gibi kılların renginin de açıldığını görmüşsünüzdür. Derinizin rengi koyulaşırken, kıllarınızın renginin tam tersi yöne giderek renk tonu olarak açılmasının nedenini hiç düşündünüz mü?
Vücudumuzdaki Ölü ve Canlı Yapılar
Bunun en kısa açıklaması şudur: Derinizin rengini üreten hücreler canlı hücrelerdir. Saçınız ve kolunuzdaki kıllar ise keratin yapılı, ölü dokudur. Buna bağlı olarak, güneşin yıpratıcı ışınlarına verdikleri tepkiler de farklı olmaktadır. Önce ölü olan saçlarınızla başlayalım:
Normalden fazla miktarda güneş altında kaldığınızda, güneşten gelen morötesi ışınlar (özellikle de UVA ve UVB ışınları), saçınızdaki melanin pigmentini parçalıyor. Melanin kaybeden saçlarınız ve vücudunuzun geri kalanındaki kıllar renk tonu olarak açılıyor; çünkü saçımızı farklı renklerde yapan pigment melanin. Örneğin sarı saçlılara bu rengi veren şey, özel bir pigment değil; saçlarında çok az melanin bulunuyor olması. Siyah saçlılarda ise bol miktarda melanin bulunuyor. Normalden fazla güneşte kalındığında bu melanin parçalanıyor ve saçın rengi de açılıyor.
Öte yandan derinizdeki melanin üreten melanosit hücreleri canlıdır. Güneş'ten gelen ışınlar derinizdeki melanini de aynı şekilde parçalıyor; fakat saçlarınızda olanın aksine, derinizde bu parçalanmaya cevap verebilecek canlı hücreler var. Bu hücreler hızla melanogenez sürecine giriyorlar ve fazladan melanin üretmeye başlıyorlar. Normal üretimin üzerine çıktıkları için derinizde fazladan melanin birikiyor. İşte bu, derinizin koyulaşmasına neden oluyor. Yine, açık deri rengine sahip bireylerde melanin pigmenti azdır; siyahilerde ise bu pigment daha fazla bulunur. Yani deri rengini belirleyen tek şey, melanin isimli pigmentin miktarıdır.
Ancak hepinizin bildiği gibi, yaz bitip de güneş altında kalmayı bıraktığımızda, saçlarımız da derimiz de eski rengine döner. Aslında saçlarımızın geri dönmesi çok daha uzun zaman alır, çünkü parçalanan melaninin yerine yeni melanin gelemez. Dolayısıyla alttan gelen yeni saçın, eski saçımızın yerini alması gerekir. Bu da ayda 1,25 santimetre hızında olur. Derimiz ise çok daha hızlı bir şekilde eski rengine döner; çünkü fazladan melanin zaman içinde parçalanır ve arkadan gelen aşırı melanin üretimi olmadığı için deri rengi de eskisine dönebilir.
Yazın Saçlarınız Neden Birbirine Daha Çok Dolanıyor?
Yazın saçlarınızda olan bir diğer değişim ise, özellikle uzun saçlı bireylerde saçların birbirine daha fazla dolanmasıdır. Bunun nedeni, saçlarımızda bulunan merkaptan (ya da tiyol) isimli kimyasallardır. Güneş ışınları altında bu kimyasal oksidizasyon tepkimesi geçirerek sulfonik asit isimli bir diğer kimyasala dönüşür. Saçlarımızda bulunan tiyol zincirleri birbiri üzerinden rahatlıkla kayarken, sulfonik asitte bu durum görülmez ve saçlar birbirine dolanmaya ve yapışmaya başlar. Ne yazık ki sulfonik asit bir kez oluştu mu, doğrudan kurtulmanın bir yolu yoktur. Bu nedenle bu kimyasal hiç oluşmadan müdahale etmek gerekir. İşte burada devreye saç kremleri (İng: conditioner) giriyor. Bu kremler, saçlarda sulfonik asit oluştuktan sonra hiçbir işe yaramaz; çünkü kremin görevi sulfonik asidi yok etmek değil, tiyolleri koruyarak sulfonik aside dönüşmesine engel olmaktır. Bu nedenle saç kremleri, güneşe çıkmaya başlamadan önce kullanılmalıdır. Güneşe çıkmadan sürdüğünüz koruyucu kremlerde de benzer kimyasallar kullanılarak morötesi ışınların zararlı etkilerine karşı korunma sağlanmaktadır.
Adaptasyonlar ve Modifikasyonlar
Lisede biyoloji dersi almış olanlar, bu tip geçici değişimlerin adaptasyon, yani doğal seçilim yoluyla gerçekleşen evrimsel değişim olmadığını; modifikasyon, yani kalıtsal olmayan geçici değişimler olduğunu hatırlayacaktır. Bu, doğrudur! Modifikasyonların evrime etkisi sıfır olmasa da, yok denecek kadar azdır. Son dönemde yapılan epigenetik çalışmalar bu etkinin sandığımızdan yüksek olduğunu göstermektedir; ancak genel olarak modifikasyonların evrimsel sürece dikkate değer bir etkisi olmadığını söyleyebiliriz. Bunlar, bireyin çevresel değişimlere verdiği geçici tepkilerdir ve çevre eski haline döndüğünde, bu modifikasyonlar da ortadan kalkar. Dolayısıyla güneşte bronzlaşan bir babanın yavrusu bronz olarak doğmaz. Ancak eğer ki çevresel etki, üremeyi etkileyen genlerde, hücrelerde (örneğin sperm ve yumurtada) veya bu spermleri üreten dokularda kalıcı değişimlere (örneğin mutasyonlara) neden olursa, elbette bu değişimler kalıtsal değere sahip olacaktır ve evrimsel süreci etkileyebilecektir. Çünkü ebeveynlerde meydana gelen bu değişim, yavruların genlerini de etkileyecektir.
Kaynak: 1
Yorumlar
Merak ettiğim bir soruydu
Birbirlerine ters olması ilginç bir durum
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız