Her dinin kutsal kabul edilen bazı nesneleri vardır. Torino Kefeni de bunlardan birisidir. Torino kefeni (The Shroud of Turin), İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen ve üzerinde İsa’nın yüzünün ve vücudunun bir silueti olduğu düşünülen bir kumaş parçasıdır.
Belki de hiçbir dini obje daha önce bu kadar çok incelenmemiştir.
Gerçekliği yüzyıllar boyunca sorgulan Torino Kefeni, son birkaç yılda konu ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalar tartışmayı bitirmek yerine ortalığı daha da karıştırdı. Torino Kefeni kutsal bir kumaş, bir mucize mi yoksa tarihin önemli aldatmacalarından bir başkası mı?
*Torino kefeninin gerçekliğini savunanlar genellikle yaralara ve kan lekelerine dayanarak adamın çarmıha gerilmiş gibi göründüğüne dikkat çekerler.
Kefen olduğu iddia edilen kumaşla ilgili kayıtlar ilk olarak 14. yüzyıla ait kayıtlarda yer alıyor. Aslında o günden beri de tartışmalar devam ediyor. Bu kumaş 400 yıldan fazla bir süredir İtalya’nın Torino kentinde saklanıyor. Bugün, kanıtların çoğu, Kefen’in Orta Çağ civarında ortaya çıktığını ve insan eli ile yaratıldığını gösteriyor. Buna rağmen, görüntünün tam olarak nasıl yapıldığı konusunda hala bir fikir birliği yok. Bu durum da bir dizi saçma teori üretilmesine neden oluyor.
Kefen ile ilgili ilk gerçek çalışmalardan bazıları, 20. yüzyılın başlarında Yves Delage adlı bir Fransız anatomist tarafından yapıldı. Onun gözlemleri ve daha yakın zamanda yapılan benzer çalışmalardan elde edilenler, görüntünün ölümden önce ciddi bir şekilde yaralanmış bir adama tekabül ettiği hipotezini büyük ölçüde destekledi. İlerleyen yıllarda kendilerini Torino Kefeni Araştırma Projesi (STURP) olarak adlandıran farklı bir grup araştırmacı konuyu ele almaya karar verdi.
Bu ekip bir dizi modern teknik kullanarak Torino kefenini yakından inceledi. Ekibin 1981’de yayınlanan sonuçları, Torino kefeninin kökenlerinin bilim anlayışının ötesinde olduğunu ima ediyor gibiydi. Ekip, görüntünün insan vücudu gibi üç boyutlu bir nesneyle temas yoluyla oluştuğunu da söylüyordu. Kısacası kefenin kutsallığını onaylamıştı. Elbette bunun devamında da yeni araştırmalar başladı. Bir kimyager ve mikroskopi uzmanı olan Walter McCrone, 1978’de STURP ekibinden bağımsız bir araştırma yaptı. Vardığı sonuç, Orta Çağ’da yetenekli bir sanatçının bu kefeni yaptığı oldu.
Ancak kefenin gerçekliğine karşı en büyük kanıt, arkeologlar tarafından yaygın olarak kullanılan bir teknikten geliyor. 1988’de bir grup bilim insanı, kefenin birkaç küçük parçasını karbon 14 tarihleme yöntemi ile inceledi. Sonunda 1260 ile 1390 yılları arasında yapıldığını buldu. Oysa ki İsa’nın izlerini taşıması için olması gereken yaş iki bin kadardı.
Karbon 14 tarihleme yöntemi için tıklayın.
*Soldaki resim, Örtü üzerindeki işaretleri göstermektedir. Sağdaki, yüz daha fazla ayrıntı göstermek için geliştirilmiştir.
Örtünün yaşının belirlenmesi maalesef herkes için yeterli cevabı verememişti. Bunun üzerine araştırmacılar İsa’nın öldüğüne inanılan tarihte Kudüs’te etkili olan bir deprem olduğunu ve bu nedenle yanlış hesaplama yapılmış olduğunu iddia ettiler. Deprem sırasında Dünya’nın kabuğunda üretilen yüksek frekanslı basınç dalgaları nötron emisyonları üretebilirdi. Bunlarda keten liflerindeki nitrojen atomlarıyla doğrudan etkileşime girerek kefendeki kimyasal reaksiyonları tetikleyebilirdi. Sonuçta da bu durum yanlış bir radyokarbon tarihlemesine yol açabilirdi. Bu iddia teorik olarak mümkün olsa da diğer bilim insanları tarafından onay görmedi. Ancak bu iddia tartışmayı yeniden alevlendirmeye yetti.
Bu tartışmaya ortadan kaldırmak için araştırmacılar bu kez de örtü üzerinde modern adli tıp tekniklerini kullandılar. Keten bezindeki sözde çarmıha gerilme yaralarından kaynaklanan kan lekelerine odaklandılar. Kefen içindeki kolların ve vücudun en olası konumunu yeniden oluşturmaya çalıştılar. Kefendeki tüm kan lekelerini incelendiğinde, bunların çarmıha gerilen ve sonra bir mezara konan bir kişinin gerçek kan lekeleri olamayacağını, aslında kefeni yaratan sanatçı tarafından el yapımı olduğunu ortaya çıkardılar.
Bu tartışmalara son verdi mi?
Elbette ki hayır.
Kaynak: https://www.matematiksel.org/torino-kefeni/
Yorumlar
İlginç
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız