Bir zamanlar Theseus isimli bir kahraman yaşamıştır. Babası onu daha bebekken terk etmiştir ancak büyüdüğünde kuşanması için sandaletlerini ve kılıcını oğluna bırakmıştır. Theseus, genç bir delikanlı olunca ülkenin en tehlikeli yollarını seçerek, babasını bulmaya karar verir.
Theseus’un tercih ettiği yolda karşısına çıkan tehlikelerden biri de Procrustes’tir. Procrustes, kaba bir haydutun tekidir. Procrustes’in iki yatağı vardır; yataklardan biri küçük, diğeri büyüktür. Procrustes, yoldan geçen yolcuları yakalayıp bu yataklardan birine yatırır. Eğer kişi yataktan küçükse, kollarını ve bacaklarını iple bağlayıp, dört bir yanından kurbanını çekiştirerek ona işkence eder. Eğer yatak, yolcuya küçük gelirse, yolcunun yataktan sarkan kol ve bacaklarının sarkan kısımlarını keser. Yani ölçü, Procrustes’in yatağıdır, ona uymayan herkesi yatağa uygun hale getirir.
Theseus, Procrustes’in kolayca yener ve öldürür. Yani sabit fikirli Procrustes, cesaret dolu Theseus’a boyun eğer.
Procrustes’in hikayesi edebiyat ve felsefeye çokça konu olmuştur. Yeni fikirleri kabul edemeyen sabit fikirli insanlar, dinlerin ya da devletlerin hep aynı forma sokmak istediği insanlar, maceradan korkup, hep aynı rutinde yaşayan günümüzün modern insanları hep Procrustes’le özdeşleştirilmiştir.
Aslında hepimizin kafasında bir yatak vardır. Bu yatak fikirlerimizin ve isteklerimizin yatağıdır. Bir şeyi çok istediğimiz zaman, ne pahasına olursa olsun isteğimiz gerçekleşsin isteriz. Bize küçük gelen yanlarını çekiştirir onu büyük görmeye meylederiz, bize büyük gelen yerlerini kestirip atıp onu küçültmek, kendi boyutlarımıza çekmek isteriz. Yani hepimizin içinde bir Procrustes yaşar.
Kaynak: mitologoscom
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız