Katolik İtalya'daki Rönesans ressamları, özellikle Masolino, Raffaello ve Michelangelo, "Cennetten Kovuluş"u tablolara dökerken yılanı, Havva'ya çok benzeyen sarışın bir kadın olarak tasvir ettiler. Katoliklerin aksine Protestanlar ise, yılanın insan yüzü kazanmasının gereksizliğine inandılar.
Martin Luther düşüncesinin etkilediği Albrecht Dürer ve Lucas Cranach gibi ressamlar, yılanı yılan olarak çizdiler. Aydınlanma Çağı'nda laikliğin gelişmesiyle, yorumcular ve sanatçılar, Âdem ile Havva hikayesini bir "İlk günah" öyküsü olmaktan çıkararak bir "İnsanlık durumu" meselesi haline getirdiler.
Dinsel determinizm ile özgür irade arasında süren bu gerilim, bütün felsefî tartışmaları iki yüzyıl boyunca yönlendirdi. Cennet Bahçesi'ndeki baştan çıkarma, batı mitolojisinin temel toposlarından biri olarak kaldı, ama dogmadan da arınmış oldu. Elmayı yemek olumlu bir hareket olarak yorumlanmaya başladı.
İnsanın elmayı yemesi, onun bireyleşmesinin, masumiyeti reddetmesinin, bilgiye ulaşmasının ve bilgiyle/deneyle birlikte kaçınılmaz olarak kötüye alışmasının sembolik anlatımı haline geldi. Böylece yılan, Âdem ile Havva'nın "felaketini" hazırlayan canavar olmaktan çıktı, onların bilgilenme yolunu açan yardımcıları olarak yorumlandı. Yine de insan düşüncesi, "ilk çift" i, bilgiyi arayan ve bulan insanlar olarak selamladığı halde; yılan, onların yol göstericisi de olsa, bir türlü tam aklanamadı...
Yorumlar
Yılanlar bir dönem kötülüğü ifade etmiş
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız