Nuh, suların çekildiğinden emin olmak için bir kuş gönderir ve bir sunak yeri kurar. Bu metinlerde, daha önceki metinlerde olmayan ve değinmemiz gereken bazı özgün unsurlar vardır; öncelikle “tek bir tanrı” söz konusudur; ne tanrılar arasında gizli toplantılar, ne insanların sürekli olarak kurban oldukları entrikalar, ne de kararın sadece en bilge tanrılara bildirildiği tanrısal meclisler, ne de bir kahramanın tanrılaştırılmasından söz edilmez.
Tanrı, tektir, benzeri yoktur ve evrenin ötesinde, “üzerinde” bir konumdadır. Tüm evren yok olsa bile o, var olmaya devam eder. Bu metinlerde Tufan'ın nedeni de Nuh'a açıkça anlatılır; insanların zalimliği, şiddeti ve yoldan sapmış olmalarıdır bunun sebebi... Nuh'un kurtulmasının tek nedeni ise, iyiliği, doğruluğu ve Tanrı'ya teslim olmasıdır. Diğer kahramanların tersine, gemisine ne servetini koyar, ne de Tufan öncesi bilgiyi kurtarmaya çalışır; o ne bir kraldır, ne bir rahip, ne de yüksek derecede biri; çünkü Tanrı, insanlar arasında onların ruhlarından başka bir otoriteyi önemsemez ve hepsini istisnasız olarak aynı şekilde sorgular.
Bunun dışında, tek tanrılı dinler öncesi dönemdeki metinlerin ait oldukları pagan (putperest) inanışların tanrıları yaratmak için doğayı gözlemledikleri ve bu konuda daha gerçekçi davranmış olduklarını söyleyebiliriz· felaketler de tıpkı tanrılar gibi kaprislidirler. Onlara göre, insanların kaderleri, tanrıların önceden bilinemeyen kaprislerine bağlıdır ve tufan ya da kıyamet de, Yakın Doğu tanrıları kadar kaprisli ve kördür iyileri ve kötüleri bir arada ve aynı şiddetle vurur.
Halbuki Eski ve Yeni Ahit'te Tanrı, Nuh'a “Artık dünyayı mahvetmeyeceğim” der. İnsanoğlunun zayıflığının farkında olan Yaratıcı'nın merhameti, “dünya var olmaya devam ettikçe devam edecektir”. Türkçe'ye “Ahit” diye çevirdiğimiz “testament” kelimesinin anlamının “birleşme” olduğunu hatırlarsak, Tanrı ile insanoğlu arasında bir ittifakın kurulduğunun vurgulandığını da düşünebiliriz.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız