Osmanlı’da Burçlar (Sünbüle)
Burçların Osmanlı dönemindeki isimleri ve inanılışlarında bugün sırada Başak burcu var. Başak burcuna Osmanlı’da, “bakire” anlamında azra da denilir. Bir adı da “burc-ı hûşe’dir. Şiirlerde, “hûşe-i çarh” ya da "hûşe-i sipihr' diye geçer. İçin de yirmi altı, dışında altı yıldız bulunur. Sol omuzundaki parlak yıldıza “avva” denilir. Elindeki başağa en yakın yıldıza ise,” simak-ı A’zel” denir.
Kamer, Sünbüle burcuna gelince bilimle uğraşmak, sema etmek, büyük kişileri görmek, der dini söylemek, mektup yazmak, düşmana saldırmak, resim yapmak ve yeni giysiler giymek olumlu yorumlanır.
Genellikle iki kanatlı, elinde başak tutan bir kızla gösterilir. Elinde orakla ekin biçen bir erkekle gösterildiği de olur. Sünbüle burcunda doğanlar iyiyle kötüyü ayırt ederler, düzenli, tedbirli, şan ve onura düşkün, haris, sadık ve açıkgöz olurlar. Orta boylu, düzgün bedenli, dolgun yüzlü, kırmızımsı veya koyu renkli, koyu siyah saçlı insanlardır.
Cedi (oğlak) burcunda doğanlarla evlenirlerse mutlu olurlar. Güzel sanatlara yatkın olup, memurluk, alışveriş ve kim ya işiyle uğraşırlar. Sünbüle bur cunda, ağustosun son on günün de doğanlar bir şeyi yapmadan uzunca düşünürler, hesaplıdırlar, yalnızlığı severler, mahcupturlar, kandırılmaları kolay olmaz. Eylülün ilk on gününde doğanlar, vicdanlı, iyi huylu, eleştirici, duyarlı, akıllı, insaflı, bilge ve durgun olurlar. Eylülün onuncu ve yirminci günleri arasında doğanların ise talihleri ve sağlıkları iyi değildir.
Yorumlar
İlginç
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız