1777 yılının mayıs ayında, Londra yakınlarındaki Purfleet'teki bir cephane deposuna yıldırım düştü. Normalde, cephaneliğin olduğu gibi havaya uçması beklenirdi, ama depoya, daha önce, Franklin'in de üye olduğu saygın bir bilimadamı grubunun önerileriyle paratoner yerleştirilmişti. Buluş, büyük bir faciayı önledi...
Statik elektrik kuralları 250 yıldan beri bilinmesine olmasına rağmen, atmosferde olup bitenleri anlama konusunda günümüzde bile pek fazla ilerleme kaydedilmedi... Bugün, yıldırımlı fırtınaların nasıl oluştuğu hâlâ tam olarak bilinmiyor. Birçok bilimadamının vardığı ortak kanı ise şöyle:
Hava, fırtına bulutlarında yükseldikçe soğuyor ve su damlacıkları buz haline dönüşüyor. Sonra, bu buz parçacıkları yerçekiminin etkisi altında kalarak yere düşmeye başladıkça, bulutun içindeki su damlacıklarına çarpıyorlar. Böylelikle, negatif bir elektrik yükü ile dolan buz parçacıkları daha sonra bulurun alt kısmında toplanıyorlar. Zamanla, yer ve bulutun dip kısmı arasında yüz milyonlarca voltluk yük farkı oluşuyor. Bir süre sonra, bulutun altındaki hava, bu farkın neden olduğu gerginliğe dayanamıyor ve elektrik boşalması meydana geliyor. "Yıldırım" adı verilen bu olay sırasında, bulut ve yer arasındaki elektrik yükü farkı eşitlenmiş oluyor.
Bu boşalma o kadar çabuk oluyor ki, bunu görüntüleyebilmek için özel teknikler gerekiyor. İki döner objektif ile sabit bir fotoğraf camı bulunan "Boys" fotoğraf makinesiyle elde edilen fotoğraflar, hemen hemen görünmez olan elektrik boşalmasının çentikli adımlarla yere doğru ilerleyen bir "şimşek" olduğunu ortaya koyuyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız