Yunan filozof Aristo Platon’un öğrencisi olmasına karşın ‘’şey’’lere yaklaşımı çok ama çok farklıydı. Platon mutlak gerçekliklerin insan deneyimine dayanmadığına bundan çok öte olduğuna dayanan savunmalar yaparken, Aristoteles yaşadığımız dünyayı bu konularda ele alıyordu. Etik, estetik, siyaset, metafizik, biyoloji, zooloji, meteoroloji ve astronomi gibi çok geniş bir yelpaze ile ilgilenen Aristo bu konularda da pek çok eser verdi.
Aristo gerçekliğin tekil maddelerden oluştuğunu savunurken, tek bilgi kaynağının da duyularımıza dayanan tecrübelerimiz olduğunu savundu. Akıl yardımıyla nesnelerin özünü keşfedebileceğimizi savunurken, bütünün tek bir parçasından genel olanı çıkarabileceğini öne sürdü.
Aristo’nun bu akıl yürütme sistemini sağlam bir temele oturtmak için kullandığı yöntem ‘’kıyas’’dır. Buna en basit örnek ise ‘’Bütün halk insandır, insanlar ölümlüdür; o halde bütün halk ölümlüdür.’’ şeklindedir. Hangi tür çıkarımların geçerliliğinin var olduğunu ve kabul edileceğini göstermeyi hedefleyen Aristoteles aslında formel ‘’biçimsel’’ mantığın temelini atarak bilimsel yaklaşımların mantıksal alanını hazırladı.
Aristo’nun yaptığı şiir ve tiyatro incelemelerinde; sanatın aslında doğayı idealize edip bunu bir şekilde nesneleştirdiğini, güzellik denen kavramın aslında simetriden yani düzenden, trajedinin de aslında acıma ve korku duygularının bir arınması olduğunu fark etti. Mutluluğun temelinin mantığa dayandığını ve hem entel çabanın hem de tam bir düzenin içinde ancak mutluluğun olabileceğini tabii ki bunların tamamının ancak duygu kontrolü ile mümkün olabileceğini savundu Aristoteles.
Ayrıca Aristoteles öğretisi Avrupa’daki karanlık çağlar boyunca İslam dünyası alimleri tarafından korunurken, on ikinci yüzyıldan itibaren Latince tercümeler ile Avrupa’da görünmeye başladı ve bu öğretinin çizdiği çerçeve Batı düşüncesi üzerinde derin bir etkiye sahip oldu.
Yorumlar
Çok büyük işler yapmışlar
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız