Platon veya küçük Asya bölgesindeki adıyla Eflatun, sanırım artık bilmeyen kalmamıştır bu ismi. Eğer kendisinin kim olduğuna basitçe bakmak istersen buraya tıklayabilirsiniz. Bugünkü konumuz aslında Platon’un ‘’Devlet’’ adlı eserinde geçen bir alegori. Alegori felsefe de çok sık kullanılan bir anlatım tarzıdır. Kelime anlamı olarak alegori: Bir fikrin, davranışın, eylemin, duygunun, kavramın veya olgunun simgeler ve semboller üzerinden anlatılmasıdır. Daha basitçe örneklendirilmeler yardımıyla basitçe anlatma tarzı da diyebiliriz. Mağara deyince hepimizin gözünde benzer şeyler canlanıyor peki bu Platon’un Mağarası ne anlatıyor?
Platon’un Devlet isimli eserinde, insanlık mağaraya zincirlenmiş mahkumlara benzetilir. Bu mahkumlar sadece önlerindeki duvarı görebilmektedirler. Bu yüzden deneyimleyebildikleri tek şey zincirli bulundukları duvara belirli bir mesafede bulunan ateşin vasıtasıyla duvara yansıyan gölgelerdir. Bu gölgeler; idealize ve değiştirilemez olan mutlak aydınlık ve mutlak birin, Platon’a göre ‘’Formların’’ yansıması ile oluşan gerçeklikler karşısındaki cehaletimizdir.
Yani bir masa, ideal bir masanın kusurlu kopyasıdır ancak ya da bir at ancak aslının gölgesidir veya tezahürüdür. Tek tek atlar farklı ideal atın tek tek yansımaları dahi olsalar hiçbiri ideal atı temsil etmemektedir. Dünya’daki her şey mutlak değişir. Masa bir ağaçtı, At taydı ya da daha ileri bir zamanda ölü bir at olacak. Bu alegoride aslında aydınlanma bilgisinin tecrübelerle olamayacağını gözlemlenemeyen ‘’Formların’’ dünyasında elde edilebileceğini, duyularımız ile tecrübe ettiklerimizin bu dünya için birer gerçeklik olduğunu bunlarında aslınca düşünceler veya inançlar toplamından başka bir şey olmadığını aslolanın mutlak BİR ve mutlak AYDINLIK olduğunu savunmasıdır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız