Henüz köylerimize elektriğin gelmediği, dış dünyanın kirliliğinin akmadığı zamanlarda akşam olunca büyükler kendi elişleri ile meşguldürler, çocuklar da gaz lambasının ışığında duvarda gölge oyunları oynardı. Naif kendi dünyalarında varlıklar yaratırlar, kendi uslarındaki masalları canlandırırlardı. Oyunu bozan ayağa kalkan bir büyüğün lamba önünden geçmesi olurdu. Biraz mırın gırından sonra oyun tekrar kurulur, uyku vakti gelene dek masallara devam edilirdi. Sonra büyüdük şehirler gördük, masalların yerini romanlar, gerçek hayat hikayeleri olmaya başladı, ideallerimiz oldu kendimize dair, yurdumuza dair, Dünya'ya dair aydınlık düşüncelerimizin arasında gölgelere yer yoktu.
Bize göre her şey gerçekti ve aydınlıktı sonra bunların arasında gölgeleri, gölge oyunlarını görmeye başladık, buda ne derken bazen kendi gölgemizin duvara yansıdığını gördük, ışığı kim tutuyor diye baktığımızda ışığı gördük ama ışığı tutanı göremedik. Tatlıkuyu köyünden kırk iki yaşındaki Ayten Paçala, bırakıp geldikleri toprakları, oralarda birlikte yaşadıkları kardeşlerini unutamadıklarını, vatandan çıkış sebeplerini, kendilerini Vatan’dan koparanları ve onlara karşı besledikleri hisleri yanık sesiyle okuduğu göç yırında âdeta haykırarak şöyle anlatmaktadır:
Keteceksiñ can dosum, ey can dosum.
Keteceksiñ, keteceksiñ!
Bizni kimge emanet eteceksiñ?
Ketkenge Alla col bersin ey, col bersin.
Bar savluqman, bar savlukman!
Avdarıl qayam bas meni,
Körmesin közüm ah, ah.
Ölsem özüm öleyim,
Ölmesin sözüm ah, ah.
Candım dostlar men candım, ey men candım.
Ot berdiler, ot berdiler.
Öz yurtumdan qısmetim,
Köterdiler, köterdiler.
Bizge sebep bolğanıñ, ey bolğanıñ,
Üyü çette, üyü çette.
Arqası cerge tiymesin, tiymesin,
Ahırette, ahırette.
Yorumlar
Yaşanılanlar asla unutulmaz ve özlenir
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız