1989 yılında Fergana’da çok ızdıraplı günler yaşadık. Pasaportumuzda Türk yazdığı için Ahıska Türkleri gibi bize de saldırdılar. Gelip evlerimizi bastılar, “Çık çık!” diye bağırarak evlerimizden attılar. “Hay Allah niye çıkayım? Ne yaptık? Niye gelip evimizi barkımızı yakıyorsunuz?” dediysek de bizi dinlemediler. Bir grup gidiyor, başka bir grup geliyordu. Onlar da yakıp yıkıyor, asıp kesiyorlar, “Çıkın, gidin, cenazeniz bile olsa bırakıp çıkın” diye bağırıyorlardı. Çıkmayanların evlerini ateşe verdiler. Bir dilim ekmek, biraz un bile alamadık. Evleri yaktılar, yıktılar; insanları öldürdüler, yaktılar. Yedinci gün canımızı kurtarmak için evden çıkıp kaçtık. Bir kapiğimiz bile yok, elbisemiz yok… Üstümüz başımız kirlendi. Üşüyoruz, yatacak yerimiz bile yok…
Bizi Özbekistan’ın bir başka şehrine getirdiler, oradan uçağa bindirip Smolensk’e götürdüler. Smolensk’de kaldık. Paramız olmadığı için bilet alıp Kırım’a dönemiyoruz. “Ben Kırım’da doğdum, burada ne yapayım?” diyorum ama anlamıyorlar. Tabiî anlamazlar, onlar Rus. Sonra Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı’nın adamları geldiler, biletlerimizi alıp bizleri trenler bindirdiler ve Akmescit’e getirdiler. Belediyenin önündeki betonun üzerinde yedi gün yattık. Betonun üzerinde hiç bir şey yoktu. Akşamdan sonra buradaki Kırım Tatarları çocuklarımızı götürüyor, giydirip doyuruyorlardı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız