Benim adım Vasfiye İbrahim. 1923 yılında Kuybışev rayonunun Adımçokrak köyünde doğdum. Babam, Hacı Halil Efendi’nin oğlu İbrahim Efendi, Zincirli Medreseyi bitirdi. Benim hayatım ve benim gibi binlerce Kırım Tatarı’nın hayatı, çilesi bitmeyen hayattır.
Yıl 1943, 15 yaşındayım. Köyümüzün gençlerini, hattâ eli silâh tutan bütün erkeklerimizi ya Almanlar, ya da Ruslar savaşmaları için götürdüler. Kime karşı? Ne için savaş yapılıyordu?… Babamı hasta olduğu için götürmediler. Bir kaç komşu kadın bizim evde kalıyordu. Çünkü evlerinde hiç erkek kalmamıştı. Babamı ve babam gibi köyümüzde tesadüfen kalmış erkekleri, genç, yaşlı demeden bütün kadınları; hattâ benim gibi yetişkin çocukları, sabah tan attıktan sonra Almanlar çalıştırmaya götürüyor, acımasızca çalıştırıyorlardı. O günlerde Almanların elinde kaç kişi öldü hatırlamıyorum. Gündüz Almanların yaptıkları yetmez gibi, kendimize yetmeyen üç dilim kuru ekmeği de geceleri dağlardan inen partizanlar elimizden alıyor, karşı gelen olursa evlerini yakıp, tekrar dağlara kaçıyorlardı. Herkes, her şeyden korkar olmuştu. O vakitler partizanlar bizim eve geldiklerinde 10 yaşındaki kardeşim ve ben annemin elini sıkı sıkı tutar, annemden medet umardık. Annemin ağladığını gördüğümüz zaman, biz de ağlamaya başlardık. Zavallı babacığım, ne kadar da çaresizdi. Ne yapacağını bilmez, odanın içinde bir sağa bir sola deli gibi dolanıp dururdu.
1944′te kış yeni yeni bitmeye başlamıştı. İşte o dönemlerde Almanlar bizim köyü bırakıp gittiler. Köyümüzün erkeklerinden bazıları köyümüze dönüp geldiler. Bazılarıyla Özbekistan’da karşılaştım. Kimisini de bu zamana kadar hiç görmedim. 17 Mayıs’ta kapımızın önünden kara kara kamyonlar, arabalar geçti. Biz onların neden buraya geldiklerini çok merak etmiştik. Her eve bir asker koydular. Eniştem Nafe’yi Ruslar iş ordusuna götürdükleri için, o gece bize Kokloz köyünden, yanında iki çocuğuyla Hüsniye teyzem geldi. Üç çocuğu evde kalmıştı. Bizim evde bekleyen asker teyzeme acımış olacak ki, teyzemi evine, çocuklarının başına gitmesi için çok zorladı. Ama niçin gitmesi gerektiğini söylemedi. Biz, o askerin neden öyle söylediğine bir anlam veremedik. Meğer o gece Kırım Tatar halkının kara gecesiymiş. Hiç unutmadım o kara geceyi. Kara toprağa girene kadar da unutmayacağım.
Yorumlar
İnsanı öldürecek kadar feci bir eğitim verilmiş
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız