Efsaneye göre, geçimini bambu kesiciliğinden sağlayan ve hiç çocukları olmayan yaşlı bir çift vardır. Bir gün bambu koruluğunda parlayan bir bambu fark ederler. Parlayan bu bambuyu alıp kestiklerinde bambunun içerisinden parmak boyutunda bir kız çocuğu çıkar.
Çocuk hızlı bir şekilde büyür ve ergenlik dönemindeyken ona “Parlayan Prenses” anlamına gelen Kaguya-Hime adı verilir. Kaguya çok güzel bir genç kız olur. O kadar ki güzelliği başkentte bile konuşulur. Hatta imparatorun cariyesi olmayı kabul etmese de onunla sürekli mektuplaşır.
Kaguya bir süre sonra yaşantısından sıkıldığını düşünür. O zaman anlar ki aslında yapmaması gereken bir şeyi yaptığı için ceza olarak Dünya’ya gönderilmiş bir Ay insanıdır. Birkaç gün sonra Ay insanları bulutlar üzerinde gelip Kaguya’yı Ay’a götürmeden önce Kaguya, babasına onu sonsuza kadar yaşatacak ölümsüzlük iksirini verir. Ama babası onsuz yaşamak istemediğini söyler ve Kaguya’nın gidişinin ardından iksiri imparatora gönderir.
İmparator da Kaguya’sız yaşamak istemez ve ölümsüzlük iksirini Ay’a en yakın yer olan Fuji Dağı’na atar. Vay be! Ne güzel bir sevgi değil mi?
Siz olsanız siz de ölümsüzlük iksirinden vazgeçer miydiniz?
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız