Eski zamanlar eşi ölünce oğluyla baş başa kalan bir adam varmış. Bu adam zamanla ikinci bir evlilik yapmış. Bu evlilikten de bir kızları olmuş. Bir klasik olan kötü üvey anne durumu bu masalda da varmış. Üvey anne, adamın ilk evliliğinden olan oğlunu hiç sevmiyor ve ona zulmediyormuş.
Bir gün gizlice eşinin oğlunu öldürmüş ve etini de pişirerek yahni yapmış. Kız kardeş bu durumu fark etmiş ve ağabeyinin kemiklerini bulmuş. Ağabeyinin kemiklerini bir ardıç ağacının dibine gömmüş. Tabi ağabeyinin etinden yapılan yahniyi de yememiş.
Kemiklerin gömülü olduğu ardıç ağacının üzerinde bir kuş doğmuş. Bu kuş rüzgara sözleri şu şekilde olan bir şarkı fısıldamış: “Annem öldürdü beni, babam yedi beni, kardeşim bir ardıç ağacının altına gömdü beni.”
Bu şarkı tüm kenti etkilemiş. Kuyumcu kuşa altın bir zincir; ayakkabıcı kırmızı pabuç; değirmenci de değirmentaşı hediye etmiş. Kuş bu hediyeleri aldıktan sonra ağaca dönüp şarkı söylemeye devam etmiş.
Kuşun sesini duyan ailesi dışarı çıkmış. Babanın boynuna altın zincir, kardeşinin ayağına kırmızı pabuçlar ve üvey annesinin başına da değirmentaşı düşmüş. Bu olaydan sonra üvey anne ölmüş ve çocuk da insan haline geri dönmüş. Baba ve çocukları sonsuza dek mutlu yaşamış.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız