Antik Mısır döneminden günümüze gelen heykellerin neredeyse hiçbirinin burnu sağlam değildir. İlk bakışta bu durumun nedeni doğal bir aşınma gibi gözükse de gerçek hiç de öyle değil.
İnsanlığın en büyük medeniyetlerinden biri olan Antik Mısır denildiğine her ne kadar akla ilk şey heykeller olmasa da sergilerde ve müzelerde karşımıza en çok çıkan dönem eserleri arasında heykeller ve büstler yer alıyor. Bu heykeller ve büstlerin en belirgin ortak özellikleri arasında ise burunlarının olmaması var.
Bu heykellerin neden burunları olmadığı sorusunun yanıtı ise oldukça ilginç. Normalde burun yapıları zamanla kaybolur gider zira yüz bölgesindeki küçük bir çıkıntıdır. Farklı dış etmenler nedeniyle burunlar zamanla aşınıp düşebilir, bu yüzden Ege kıyılarımızda bulunan bazı heykeller, bir şekilde burun başta olmak üzere uzuvlarını koruyabildikleri için çok değerlidir. Ancak Antik Mısır heykellerinde durum böyle değil, hepsi burunlarını çok çok uzun zaman önce insan eliyle kaybetmiş.
Dört bin yıllık bir kireçtaşı heykelin burnunun düşmesinin normal olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Zira işi bu yapıları incelemek olan pek çok Antik Mısır uzmanı da aynı görüşteydi. Brooklyn Müzesi'nin Mısır, Klasik ve Eski Yakın Doğu Koleksiyon Sorumlusu olan Edward Bielberg de neden heykellerin burunları olmadığını ortaya çıkarmak için kolları sıvayana kadar da bu görüş değişmemişti.
Burada Bielberg'in dikkatini çeken ve "burun çıkıntı olduğu için düşer" teorisini sarsan bir nokta var, iki boyutlu kabartmalarda da burun kısmı net bir şekilde zarar görmüştür. Bir, iki, beş değil neredeyse her kabartmada da durum budur. Peki bunun sebebi neydi?
Aslında günümüzde de örneklerini gördüğümüz ikonoklazma yani ikon düşmanlığı nedeniyle, eski siyasi figürlerin heykelleri ve kabartmaları vandalizme maruz kalıyordu. Örgütlü eylemlerde amaç özellikle eski firavunların heykel ve kabartmalarının burunlarını kırmaktı. Sebebi ise siyasetti.
Antik Mısır hakkında hızlıca bir bilgi vermek gerekirse firavun unvanını taşıyan kişi aynı zamanda seçilmiş bir tanrı olurdu. Haliyle kendi heykellerini ve ikonlarını ülkenin dört bir yanında görmek istemeleri normaldi. Kaldı ki dönemin seçkinleri de bu eserlerden evlerinde bulundururlardı. Bu sayede firavun kendi tebaasına gücünü hatırlatmış olurdu.
O dönemdeki inanışa göre tanrıların ve insanların görüntülerinin de bir gücü vardı. Bu inanca göre tanrıların ya da kişilerin özleri, onlar için adanmış olan heykelde yaşayabilirdi. Haliyle heykellerin ritüellerin yapılmasında ve tanrıların beslenip gücünü korumasında önemli rolü vardı. İkonoklazm eylemleri bu gücü bozmayı amaçlıyordu.
İkonoklazm eylemleri heykellerin gücünü ortadan kaldırmaya yönelikti. Bir firavun öldüğü zaman yerine gelen yenisi, eski yöneticinin heykellerinin burunlarını kırdırarak görüntülerini bozardı. Ayrıca burunların kırılması heykelin "nefes almasını" ve beslenmesini engellerdi. Böylece eserlerin ilahi güçleri de ortadan kalkardı. Bu mantıkla heykellerin sunu alıyorlarsa sağ elleri, bir şey sunuyorlarsa sol elleri kırılarak bu güçleri de yok edilirdi.
İkonoklazma eylemleri yaygın ve sistematikti. Bunu da o dönemin metinlerinden anlayabiliyoruz. Pek çok yazılı metinde firavunların ve kişilerin kendi tasvirlerine zarar verilmesi konusundaki çekincelerini görmek mümkün. Firavunların büyük kısmı, kendi tasvirlerine zarar verenlere korkunç cezalar vereceklerini açıklayan kararnameler yayınlardı.
Bielberg'e göre esas olarak politik nedenlerle gerçekleştirilen ikonoklazma eylemi, hırslı yöneticilerin tarihi kendi işlerine geldiği gibi yazabilmesine de olanak sağlıyordu. Cinsiyet de ikonoklazmanın şekli ve yoğunluğu konusunda etkili olabiliyordu. Antik Mısır'ın hüçlü kraliçelerinden olan Hatşepsut ve Nefertiti'nin mirasları, görsel kültürden büyük oranda silinmişti.
Bu örneklerden Hatşepsut, kocası öldüğü zaman oğlu ile birlikte hüküm sürmüştü. Oğlu III: Thutmose, annesi öldüğü zaman yönetme hakkını kendi soy ağacına taşımak ve oğlu II. Amenhotep'i tahta çıkarmak istedi. Bu yüzden de annesinin tüm heykellerini ortadan kaldırmak için bir organizasyon başlattı.
Bielberg'in görüşüne göre ikonoklazma eylemleri bir grup bilgisiz köle tarafından değil, yüksek vasıflı insanlar tarafından yapılıyordu. Belirli heykel parçalarına erişmek ve bu parçaları ortadan kaldırmak kolay bir iş değildi. Bilgi gerektiren bu iş tesadüf eseri olarak gerçekleştirilemezdi.
Aslında ikonoklazma günümüzde bile farklı şekillerde devam eden bir uygulama. ABD'nin Irak İşgali sırasında yaptığı ilk şeylerden biri Saddam heykellerini devirmek ya da devirtmek olmuştu. Böylece Saddam otoritesine ait semboller yıkılarak topluma mesaj veriliyordu.
Antik Yunan döneminden kalma bir Afrodit heykelinin ise ikonoklazma örneği olarak bozulduğu çok açık. Heykelin kırık parçalarına ek olarak alnına da bir haç kazınmış olması bu işi kimin yaptığına dair çok net bir fikir veriyor.
Kaynak: 1
Yorumlar
Vay be! Hiç düşündüğümüz gibi değilmiş!
Heykeli çirkinleştiren bir ayrıntı
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız