Halk arasında gugukçuk, bazı yörelerde yusufçuk denilen kumruları bilirsiniz. Kültürlere göre hakkındaki hikayeler değişiklik gösterebilir.
Çok eski zamanlarda bir erkek bir kız, 2 kardeş yaşarmış. Kız olan, erkek olan Yusuf’tan büyükmüş. Çocukların anneleri erken yaşta ölünce babaları yeniden evlenmiş. Çocuklar üvey anneden zulüm görmüş. Bu yüzden de korkudan sinmişler.
Yaylada yaşayan aile sabahları erkenden kalkar işe koyulurmuş. Yusuf ve ablası da günlerini koyunlarını otlatarak geçirirlermiş.
Bir gün Yusuf ve ablası oyuna dalmışlar ve vaktin nasıl geçtiğini anlamamışlar. Koyunlar da kaybolmuşlar. Üvey annelerinden çok korkan çocuklar koyunları bulmadan eve de dönememişler. Bu yüzden gecenin karanlığında koyunları aramaya devam etmişler. Bir başlarına gece boyu aramışlar ama koyunları bulamamışlar. Üvey annelerine durumu açıklamaktansa tüm geceyi koyunları arayarak geçirmeyi tercih etmişler.
Bir süre sonra Yusuf ve ablası birbirini de kaybeder. Hem kardeşi Yusuf’u hem de koyunları arayan abla, hiç dinlenmeden dere tepe koşmuş. Yüksek yere çıktığında “Yusuf! Koyunları buldun mu?” diye bağırmış. Sesi her yerde yankılanmış ama cevapsız kalmış.
Yusuf en sonunda koyunları bulmuş. Çok çok soğuk olan havada üşüyen Yusuf, koyunlara iyice sokulmuş. Koyunların yünleri arasına girmiş ve ablasının veya başkalarının kendisini bulmasını beklemiş. Bu sırada ablası bağırmaya devam etmiş “Yusuf! Yusufçuk! Koyunları buldun mu?”.
Sabahın ilk ışıklarıyla abla Yusuf’u bulmuş. Kardeşini bulmuş bulmasına ama soğuktan koyunlar da kardeşi Yusuf da buz kesmiş. İlk önce anlamamış ama sonrasında acı gerçekle yüzleşmiş. Koyunlar ve Yusuf soğuktan donarak ölmüş. Bu acıyı kaldıramayan, dayanamayan abla bir kuş olup uçmayı, acıdan hüzünle şarkılar söylemeyi dilemiş. Hemen ardından da kuşa dönüşmüş. Kuşa da dönüşse kardeşi Yusuf ve koyunları hiç unutmamış. Her zaman “Yusufçuk!” diye bağırmaya devam etmiş.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız