Tarlalarda pamuklar başlarını gösterdiğinde içlerinden en dirisi seçilip üzerine pirinç suyu serpilir ve diğer pamuk fidelerinden alınan pamuklarla sarılırdı. Pencap’ta bu seçilmiş bitkiye ana pamuk denir, tarladaki tüm pamuk fidelerinin pamuk anaya özenerek sağlıklı gelişeceği umulurdu.
Hasat vakti geldiğindeyse kadınlar ağızlarına sütlaç alıp bunu tarlanın batısına doğru püskürtürdü. İlk toplanan pamuk karşılığında tuz alınır ve okunan bu tuz pamuk hasadı bitene kadar evlerde saklanırdı.
Aztek mitolojisinde mısır tanrısı, toprağın altına girince tanrının saçlarından pamuk, gözlerinden Meksika’da çok sevilen bir bitki, burnundan Chian adında bir bitki, parmaklarından yer elması, tırnaklarından iri cins mısırlar oldu. Toprağın yüzüne çıkan bu vitkileri insanlar topladılar ve kendilerine bu nimetleri gönderen mısır tanrısına büyük şükran duydular.
Aztek mitolojisinde adı geçen sazlıklar ülkesi Tollan, gece göğünde yer alıyordu. İlk insanlar burada yaratılmışlardı. Bu ülkede her üründen bolca yetişiyordu. Ayrıca Tollan’da yetişen pamuklar rengarenkti. Neredeyse her renk pamuk vardı. Bu yüzden boyanmalarına gerek kalmıyordu.
Çin mitolojisinde insanlar ve diğer canlılar yaratıldıktan sonra Yeşim İmparatoru onlara yiyecek ve giyecek olsun diye pirinci ve pamuğu yaratmıştı. Ama bu iki bitkiyi hangi boyutlarda yaratması gerektiği konusunda kararsızdı. Bunun için hayvanların fikrini sordu. Büyük hayvanlar pirinç tohumunun bir filin kuyruğunun ucu kadar, pamuk başağınınsa bir filin başı kadar olması gerektiğini söylediler. Sıra küçük hayvanlara gelince onlar da pirincin tanesi kertenkele kuyruğu kadar, pamuk başağı da kertenkele başı kadar olmalı dediler.
Yeşim İmparatoru da küçük hayvanların önerisini makul buldu ve pamuk başaklarını kertenkele başı kadar, pirinç tanelerini de kertenkele kuyruğu kadar ölçüp yarattı.
Ne ilginç değil mi?
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız