‘İnsanlar yerin altında karanlık mağaralarda karınca sürüleri gibi yaşamaya devam ediyorlardı. Hayvan yetiştirmeyi, mevsimlerin sırasını, tarımı ve meslekleri bilmeden. Ta ki ‘Önceden Gören’ diye anılan Prometheus, sonsuz acıları göze alarak insanlara uygarlığı bahşedene kadar.
Dünya ve ilahlar bir arada yaşarken, sınıfsal ayrımlar kaçınılmazdır. Yunan evreninde insanlar gümüş, tunç, kahramanlar, demir, altın ırkı olarak sınıflanır. Altın ırka mensup erkekler ilahların yanı başında Mekone’de kaygılarından arınmış bir biçimde yaşamlarını sürdürür. Erkekler sürdürür çünkü kadın henüz yaratılmamıştır. İlahların en büyük eğlencesi tıpkı günümüzde olduğu gibi fanilerle eğlenceli oyunlar oynamak, istediğinin yaşamına son vermek, felaketler getirmektir.
Haksızlıklara tahammülü kalmayan Prometheus ilahlara bir ders vermek için yola çıktığında besili bir öküzü kurban eder. Zeus ile bir anlaşma yapar:’ Eğer güzel tarafı baş tanrı seçerse, insanları rahat bırakacaktır. Aksi olursa insanlar köleliğe devam edecektir.’ Prometheus’un kurnazlığı ile Zeus kaybeder. Zeus yıldırımları ile tüm evreni yerle bir ederken, insanların kullanacağı ateşi de ellerinden alır. Prometheus ise bir kamışın içinde sakladığı kıvılcımı insanlara taşır. Sabrı kalmayan Zeus bir kartalı her gün Prometheus’un ciğerini yemesi için bekçi yapıp zincire vurdurur.
Prometheus iktidarın düzenine karşı çıkmış, o güne kadar yalnızca ilahların elinde olan yaratıcılığı, bilimi ve uygarlığı yaymayı başarmıştır. İnsanlar artık ilahların elinde bir piyon değildir. Evrensel büyük devrimin başlangıcı Prometheus’un kamış içinde ateşi sunması ile başlar. Prometheus ise insanlık için kendini feda etmiş tarifsiz acılar yaşamıştır.
Peki, Prometheus’un çekeceği acıyı bilmemesi gibi bir durum söz konusu mudur? Tabi ki de hayır. O bilerek isteyerek insanların ‘Kurtarıcısı’ olmayı seçmiştir.
Kaynak: mitologoscom
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız