Zamanın ve Titanların kralı Kronos, kendi oğlu tarafından tahtından edileceğini öğrenmişti uğursuz kahinden. Sonunu erteleyebilmek için zamanın her şeyi yutup yok ettiği gibi tüm çocuklarını iktidar hırsı ile yuttu. Biliyordu ki tarih tekerrürden ibaretti. O’da hayatta kalmak için babasını öldürmüştü. Karısı Rhea, oğlu Zeus’un başına gelecekleri bildiği için onu bir mağaraya sakladı. Kocasına da kundağa sarılmış taşı verdi.

Zeus büyüdükten sonra tanrılar katında bir ayaklanma çıkarır. Babası Kronos’u alt edip iktidarın sahibi olur. Zeus yeni bir çağın başlayacağı dünyayı yönetmek için tüm tanrı ve tanrıçaları Olympos’a çağırır. Güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodite’de davetliler arasındadır. Denizlerin köpüklü dalgalarından dünyaya gelen Aşk Kadını Aphrodite bu günlerde Nerites ile dillere destan bir aşk yaşamaktadır.

Nerites, elli kız kardeş arasında Toprak ile Deniz’in birleşmesinden dünyaya gelmiş oğlandır. Yakışıklı Nerites kalabalık ailesi, denizler altı sarayında güzeller güzeli Aphrodite ile aşk dolu günler geçirmektedir. Ta ki Zeus’un daveti gelene kadar.

Aphrodite Olympos’a gidip sevgilisinden ayrılmak istemez. Nerites ise ailesinden ve yaşadığı hayattan kopmak istemez. Nerites’i götürebilmek için son çare bir çift kanat verir ona: ‘Bugüne kadar ailen ile birlikte kabuğunu kırmadan, kendi rahatın için yaşadın. Gel seninle Olympos’a gidelim, dünyayı birlikte yönetiriz’ der. İkna olmaz Nerites. Ne yaptı ise işe yaramayan Aphrodite öfkeden deliye döner ve Nerites’in istediğini verir. Nerites sürekli tekrar eden döngü içinde kendi kabuğuna hapsolmaya mahkum bir canlı olur.