Arkaik insanların yaptığı her ritüel kutsaldır ve kesinlikle tanrısal ve göksel bir bağlamı vardır. Dik duruş sayesinde insanlar bulundukları konumu ve merkezi, yukarı-aşağı eksenden çıkan, dört yatay yön doğrultusunda düzenler. Bir başka deyişle mekan insan bedeninin etrafında, öne, arkaya, sağa, sola, yukarı ve aşağı doğru uzanıyormuşçasına simgelenir. Bunlar merkez simgeciliği ile de alakalıdır.
Eski insanlar "Gökyüzünde ne varsa, yeryüzünde de o olmalı" mantığı ile hareket ederdi. Şehirlerini tapınaklarını takımyıldızların konumlarına ve izdüşümlerine göre yaparlardı. Türk kozmoloji düşüncesine göre, Gökyüzünün merkezi Kutup Yıldızıydı. Buna göre yeryüzünde de bir merkez olmalıydı. Yeryüzündeki merkez, gökyüzündeki merkez ile iletişimi sağlayan kutsal yerler olarak kabul edilirdi.
Kutlu Gök Direkleri bu iki merkezi birbirine bağlamak için dikilirdi. Bu merkez Dünya’nın ortasıydı. Merkezin dört tarafına dünyanın dört yönünü ifade eden dört direk dikilirdi.
Bu merkezlerin etrafında gerçekleştirilen çeşitli ritüellerle insan Tanrıyla bütünleşirdi. Kurban törenleri, Merkez etrafında gök katları sayısınca 7 ya da 9 kez dönme, ya da renkli bez bağlama ritüeli buralarda yapılırdı. Jung bu sembolizm ile ilgili, "Dört Dörtlük İnsan" ya da "Dört Başı Mamur İnsan" terimini kullanır. Bu Kozmos ile bütünleşmiş ya da tanrıya ulaşmış, ermiş insan demektir.
Kaynak: Kadim Türk Tarihi ve Mitolojisi
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız