Keçi farklı açılardan Kafkas Dağları ile özdeşleşen bir canlıdır. Kafkas kültüründe önemli bir yere sahip olmasının ise pek çok özel sebebi vardır. Bunlardan en önemlisi, dağın en dik yamaçlarını bile yılmadan arşınlayacak, mücadeleci bir yapıya sahip olmasıdır.
Keçilerin her türlü hava şartına dayanıklı olması muhtemelen Nart savaşçılarının inatçı, mücadeleden yılmayan yanlarına da vurgu yapılmasıyla alakalıdır. Keçi, sadece üstün değerler atfedilecek bir ikon olmanın dışında hayvancılık ve tarımı da sembolize eden bir figürdür.
Keçi aynı zamanda Kafkasya’nın kültürel hayatında da önemli bir yer tutmaktadır. Destanlarda, halkın mutlu olduğu günlerde, hasat bayramlarında, yortularda ortaya çıkan, keçi kılığında dans eden Ajeğafe motifi ile Grek mitolojisindeki Trayos motifi de birbirleriyle benzeşmektedir. Özbay’ın aktarımına göre de Trayos, Yunan dilinde keçi ya da teke anlamına gelmektedir (Özbay, s. 12).
Keçi kadar önemli olan bir diğer sembol de inek motifidir. Seteney’in, Nartların inek çobanından hamile kalmasının, bu sembolü kutsallaştıran bir unsur olduğu söylenebilir. Bu sebeple inek ve boğa Ğuaze, ailesinin sembolleri arasında yer almaktadır. Bu sembolleşmenin, bugün de Kafkas coğrafyasında sürdüğü söylenebilir.
Koç motifi de bir yanıyla keçi motifiyle benzerlikler taşımaktadır. Örneğin Osetlerin adlandırdığı biçimiyle Firi Zuar, koçların ruhu olarak nitelendirilmektedir ve yeni doğan erkek çocuklarını himayesi altına alır. Ayrıca gelinin ‘koç gibi güçlü erkek çocukları’ doğurmasını sağlamak için de yardımcı olur.
Bugün Oset coğrafyasında Firi Zuar’a büyük saygı duyulmakta ve insanlar kilden yapılmış basit koç resimlerini ona adamaya devam etmektedirler.
Kaynak: Fatih Yürür, Kafkas Mitolojisi
Yorumlar
Keçinin anlamı büyük
Keçi meğer ne kadar önemliymiş!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız