Büyük bir gagası ve gagasında yüzlerce delik bulunan Kaknüs Kuşu, Musikar veya Musiki Kuşu olarak da bilinir. Rüzgarın esmesiyle gagasında bulunan deliklerden nağmeli sesler çıkaran kuşun, bu şekilde musikinin doğuşuna öncülük ettiğine inanılır.
Kaknüs Kuşu, kuğu anlamına gelen Yunanca kökenli kiknos (Cygnus) kelimesinden gelmektedir.
Kaknüs Kuşu, güzel sesini duyarak etrafına doluşan küçük kuşları yiyerek beslenir. Bin yıl yaşar ve sonrasında Simurg/ Phoeniks veya Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğmak için ormanlardan odun toplar. Kanatlarını hızla çırparak tutuşturur ve kendisini yanan ateş ile yaktığına inanılır.
Mantık-ut Tayr eserinde bu kuştan şöyle bahsedilmektedir:
"Vatanı Hindistan olan Kaknüs'ün güzellikte eşi benzeri yoktur. Ney'e benzeyen uzun ve kuvvetli gagasında yüze yakın delik vardır. Her delikten farklı bir ses çıkar ve çıkan her ses, başka bir nağmenin ifadesidir. Kaknüs öttüğü zaman, diğer bütün kuşlar susar. Onun sesinin güzelliği hepsinin aklını başından alır. Ömrü bin yıla yakın olan Kaknüs'e öleceği vakit hissettirilir. Kuş, ölüm vakti yaklaştığında topladığı çalı çırpının ortasına geçer ve çeşitli nağmelerle feryada başlar. Gagasındaki her delikten ruhunun bir tarafına ait farklı bir nağme çıkar. Ölüm korkusundan hazan yaprağı gibi titrer. Yakıcı feryatlar, âdeta gönüllerden kan damlatır. Kaknüs nihayet bir nefeslik ömrü kaldığı an kanatlarını şiddetle çırpar ve kanatlarından çıkan kıvılcımla alev alır. Çıkan ateş, kuşun çevresindeki çalı çırpıyı da tutuşturur ve nihayetinde kuş tamamıyla yanar. Hiç ateş kalmadığı bir anda Kaknüs'ün külünden başka bir Kaknüs yaratılır."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız